Dünkü yazımızın sonunda 1 Mart tezkeresinin TBMM'de reddedilmesinden sonra 20 Mart 2003 tarihinde operasyonu tek başına başlatmak zorunda kalan ve büyük kayıplar veren ABD'nin, yaşadığı şokun faturasını TSK içindeki 'Kemalist' subaylara ve 'ulusal muhalefete' kestiğini söylemiştik...
ABD yönetiminin en etkin isimlerinden olan Paul Wolfowitz'in 2003 yılı Mayıs ayı içinde bir Türk televizyonuna yaptığı açıklama da bunu gösterdi... Wolfowitz o açıklamada, 'Türkiye'de bize destek olacağını düşündüğümüz, aramızdaki, ittifakın çok önemli ve geleneksel destekçisi olan... ordu, hangi nedenle olursa olsun, o önemli ve oynaması gereken liderlik konumuna tam olarak sahip çıkamadı. (...) Ordunun söylemesi gereken bir şey vardı, 'Amerika'yı desteklemek Türkiye'nin çıkarınadır' demeliydi.' ifadesini kullandı.
***
ABD'nin bu yöndeki ilk hamlesi Irak'ın işgalinin tamamlanmasının hemen ardından Kuzey'de bir Kürdistan kurulması çalışmalarına karşı faaliyet gösteren TSK'ya bağlı Özel Kuvvetler'e karşı yapılan operasyon oldu...
4 Temmuz 2003 tarihinde gerçekleşen ve 'çuval olayı' olarak bilinen bu operasyonda Amerikan askerleri, Irak'ın Süleymaniye kentindeki Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı subayların bulunduğu karargaha bir baskın düzenledi... 'Dost ve müttefik' bildikleri kuvvetlerden böyle bir operasyon beklemeyen Türk askerleri gafil avlandı... Gözaltına alınan askerler 60 saat boyunca sorgulandı...
O dönemde Özel kuvvetler bünyesinde görev yapan ve olayları yakından izleyen bir asker daha sonra anılarını naklederken şunları yazacaktı:
'Mart 2003'te tezkere reddedilince, ABD Özel Kuvvetleri güneye doğru harekatı Türkiye'den sızarak yapmaya başladı. Harekat yolu üzerinde bulunan Türk özel kuvvetlerine ait irtibat noktalarını da artık istemiyorlardı. Çünkü bu timler (ne kadar binaya hapsedilirse edilsin) ABD-PKK ilişkisinin kanıtlarına, gözlerinin önünde yaşandığı için ulaşıyorlardı... Bölgede sürekli olarak askerlerimiz aleyhinde bir kampanya yürütülüyordu: 'Bunlar (...) 'Direnişçileri Amerikalılara ve Barzani yönetimine karşı kışkırtıyorlar' (deniliyordu)' . (Oktay Yıldırım, Çuvalı Unutmayın, 4.7.2018, Aydınlık)
***
Tezkere ve çuval olayı, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyordu...
ABD, o zamana kadar genellikle 'çizgiden çıkmaya eğilimli sivil politikacıların' yarattığı 'pürüzleri' gidermek için NATO çerçevesi içinde askerlerle kurulan ilişkilerden yararlanmışken, 1991 ve 2003 yılında yaşanan iki 'şok'un ardından artık siyasal hedefin merkezine TSK'yı koydu ve ortaya çıkacak boşluğu başka bir örgütlenmeyle doldurmaya karar verdi...
AKP'nin de 1 Mart Tezkeresi sırasında gösterdiği kararsız tutum nedeniyle bu yeni örgütlenme siyasi bir parti değil 'özel' bir örgütlenme, yani FETÖ olacaktı.
***
Bu dönemin ardından FETÖ'nün özellikle TSK ve yargı içinde örgütlenmeye hız vermesi...
Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda 'Kemalist subayların' ve ABD'ye karşı mücadele eden 'ulusalcılar'ın hedef alınması...
Suriye'ye karşı açılan savaşta Kürt devletinin Suriye kolunun kurulması için yoğun bir çabaya girişilmesi...
Bu çabalar o zamana kadar ABD'ye destek olan iktidar partisinin de tepkisine neden olunca 15 Temmuz darbe girişiminde bulunulması...
Bunların hiçbiri tesadüf değildir...
Tek tek olaylara değil de tablonun bütününe bakarsak şu gerçeği açıkça görebiliriz:
Türkiye-ABD ilişkilerinde bir yarılma ortaya çıkmıştır ve bu yarılma tarafların tüm onarma çabalarına karşın giderek derinleşmektedir.
***
Peki bu nasıl olmaktadır?...
Yani iki taraf da ilişkilerin onarılmasını isterken neden sorunlar artmaktadır...
Bunun nedeni ABD'nin Türkiye'ye bir müttefik olarak değil ihtiyaç duyduğunda istediği gibi kullanabileceği bir araç gibi bakmasıdır.
***
Ancak Birinci Dünya Savaşından sonra dünyada önemli bir rol oynamaya başlayan ABD, Türkiye'nin bir zamanlar dünyanın en güçlü imparatorluklarından birinin mirasçısı ve bin yılı aşkın devlet deneyimine sahip bir devlet olmasının önemini anlayamamaktadır...
Özellikle küresel egemenliğini gerçekleştirdiği 1990'lı yıllardan sonra Türkiye ne zaman kendi çıkarlarını gözeten bir karar alsa bunu öfkeyle karşılamaktadır...
Bu öfke, yalnız Türkiye'ye değil, Rusya, Çin ve İran gibi Türkiye'ye benzer özellikler taşıyan ve benzer tepkiler veren diğer ülkelere karşı da duyulmaktadır...
Bu ülkelerin ittifak kurma ihtimali ise ABD'yi öfkelendirmekle kalmamakta aynı zamanda korkutmaktadır...
Türkiye ile ABD arasında sürekli yinelenen ihtilafların temel nedeni budur.