Türk toplumunun aile yapısı mükemmeldi. Aile, Türk toplumunun temeliydi ve eşler arasında eşitliğe dayanırdı. Ne yazık ki bugün aile ve aile kavramı, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük meydan okumalarla karşı karşıyadır. Tüm dünyada yaşanmakta olan hızlı değişim, aile üzerinde de etkisini göstermektedir. Özellikle teknolojik alanda meydana gelen değişimler, toplumları dolayısıyla aileleri de değişmeye zorlamaktadır.
Günümüzde, internet, gündelik hayatın belirleyicilerinden biri haline gelmiştir. Aile kavramı medyanın da etkisiyle, düşünceler, duygular, değerler, algılarla köklü değişimlere uğramaktadır. Aile adeta özgürlük kısıtlayıcısı olarak etiketlenmektedir. Aileye alternatif yaşam biçimleri ise yaygınlaşmaktadır. Ailesiz bir hayat, gündelik konuşmaların arasına girmiş, aile karşıtlığı, hiç olmadığı kadar da taraftar bulmaktadır. Sağlık Bakanı’nın ‘‘Çocuğu olmayanlar aile olamıyor ‘sözü de ülkeyi ayağa kaldırmaya yetti. Ne diyordu Bakan: 'Eğer çocuğunuz yoksa aile olamıyorsunuz, sadece karı koca oluyorsunuz...'Bu hangi kafadır? Özellikle çocuk sahibi olamayan binlerce insana kendini eksik hissettirip, böylesi bir sorumsuz sözle gönüllerini kırmak; en basitinden cehalettir. Kaldı ki doğurmakla anne baba da olunmuyor. Üstelik çocuk sahibi olamayanlar için de çok incitici bir açıklamadır bu…
Peki ya kadınların sırf kadın oldukları için öldürüldüğü bir ülke haline gelinmişken; kadın cinayetlerini önlemede hiç yol alınmamış olması da büyük bir sorun olarak ortada iken, bakanın bu açılamasını nereye koyalım? Kaldı ki kadın cinayetlerinin en önemli özelliklerinden biri de önlenebilir olmasıdır. Kadını sürekli takip etmekten, öldürme hazırlığı yapmaya, plânlamaya ve öldürmeye kadar uzanan bu zincirin farkına varılması, devletin bu zincirin kırılmasında görevini yerine getirmesi ve kadınların mücadeleye devam etmesi kadın cinayetlerini önlemede büyük önem taşımaktadır. Ayrıca kadın cinayetlerinin temel nedeni, kadın-erkek eşitliğinin reddi ve toplumsal örgütlenmenin cinsiyetler arası tahakküm ve sömürü ilişkileri üzerine kurulmasına dayanan cinsiyetçi ideolojidir.
Bundan böyle aileyi kuşatma altına alan her türlü söylem ve ideolojinin, insanlık kadar eski ve köklü bir kurum olan aile kavramının gücü karşısında kazanma şansı da bulunmamaktadır. Ne ki bu yüzyıl bittiğinde, aile yaralanmış olsa da var olmaya devam edecektir. Aile hızla değişiyor, dünün onu ayakta tutan direklerinin çoğu bugün maalesef hatırlanamaz bir durumda olsa da . Kadın ise, kendi hayatı ile ilgili kararlarını özgürce verebilmeli, istediği gibi yaşayabilmelidir. Kadın, kendini toplum içinde, en az erkek kadar var edebilmelidir. Böyle bir toplumda, kadın özgürlüğünün önünü açacak her türlü çalışma yapılmalı; kadına yönelik şiddeti engelleyecek her türlü önlem alınmalıdır. Ayrıca kadının bedeni ve iradesi ise sadece kendine aittir.