Yozlaşma nedir? Kısaca tanımlayacak olursak bir şeyin bozulması anlamına gelen bu sözcük ahlaki yozlaşma ve kültürel yozlaşma için de kullanılmaktadır. Özellikle ahlaki ve kültürel yozlaşma ne demek diye bakıldığında ise buradaki iyi niteliklerin kaybedilmesi durumudur da diyebiliriz. Yozlaşma sözcük olarak özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenler nedeniyle zamanla yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, dejenere olmak diye de tanımlanmaktadır.

Sosyolojik olarak kültür bizi saran, geçmişte yaşayan insanlardan öğrendiğimiz toplumsal bir mirastır. Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere aktarmada kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütününe de kültür denir. Bu noktada da kültürel yozlaşma toplumun köklü geleneklerinin, kültürünün ve iyi niteliklerinin yok olması şeklinde açıklanır. Bu nedenle ahlaki ve kültürel yozlaşma toplumsal yozlaşmanın parçalarını oluşturur.

Örneğin; günümüz gençlerinin batı kültürüne özenmesi, yardımlaşmanın yerini çıkarcılığın ve duyarsızlığın alması, anadilin yabancı kelimelerle yozlaşması, dini bayramların özünden uzaklaşıp tatile dönüşmesi, işyeri isimlerinin yabancı kelimelerden seçilmesi, Türkçenin yabancı kelimelerle kullanılması yozlaşmaya örneklerden sadece bazılarıdır. Eskiler, “Her şey zıddıyla kaimdir” derlerdi. Yani bir şeyin zıddının olması, bir anlamda onun varlığını sürdürmesini sağlayan bir etkendi. Tam aksine, üzerinde en çok durulan ve durulması gereken ahlâk, etik ve değer gibi hususlar ya kayboluyor ya da önemini yitiriyor. Kaybolan ya da önemini yitiren hususlar ne zıddıyla kaim oluyor ne de çok söylendiği için varlıklarını koruyabiliyor. Bunlar kaybolunca ne oluyor? Bunlar kaybolunca yozlaşma başlıyor. Sözünü ettiğimiz akıl tutulmasının altında saklı olan şey de budur.

Ahlâkın, toplumu yöneten, diri tutan, hatta var eden, topluma ait değerler sistemi olduğunu biliyoruz. Ahlâk, etik ve değer; “toplum” denilen organizmanın hem bir arada oluşunun temeli hem de geçmişle bugünün, bugünle yarının arasındaki köprüdür. Tutum ve davranışlardan düşünceye kadar hayatımızı belirleyip düzenleyen değerler, ahlâk kaynağından beslenmektedir. Değerler, aynı zamanda toplumun dinamizmidir; toplumu yaşatır ve gelecek nesillere emanet edilir. Yozlaşmanın nereden ve nasıl başladığı ve nasıl bütün her şeye yayıldığı konusu kesinlik kazanmış değilse de; kültürel değerlerin yitiminin başlangıç noktası olduğu görüşü daha ağır basmaktadır. Kültürel değerlerin yitimi, birçok yitiminin habercisi de sayılabilir.

Ne yazık ki bugün, nefislerin şımartıldığı, iştahların kabartıldığı, şehvetlerin kamçılandığı, doyumsuzluğun arttığı, hızın ve hazzın olabildiğince yaygınlaştığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bunun içindir ki, çocuklarımızı, gençlerimizi, gelecek nesillerimizi hatta tüm insanlığı tehdit eden zararlı alışkanlıklar ve madde bağımlılıkları maalesef gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Taklit, özenti, arkadaş, çevre, merak, kişilik ve irade zafiyeti gibi sebeplerle nesiller, bu kötülüklere kolayca müptela olabiliyorlar.

İnsan hayatını şekillendirme konusunda özgür bir iradeye sahiptir. İyilik de yapabilir, kötülük de, bir başka deyişle, topluma faydalı bir kişi de olabilir, zararlı da. Kısaca söylemek gerekirse; kim olursa olsun hakka, adalete ve güzel ahlâka uygun davranmak zorundadır. Ne mutlu ahlâkî yozlaşmadan korunarak güzel ahlâk sahibi olmaya özen gösterenlere!