Yaşamla sanat iç içedir, sanat bir bakıma yaşamda karşılaştığımız güzellikleri yaşatma biçimidir. Sanat; insanın yaşama bakışını güzelleştiren, ufkunu genişleten, dünyayı algılama tekniğidir.Bilimin ışığında insan yaşamına zenginlik katan sanat, dokunduğu yaşamlara değişik güzellikleri de yansıtır.Sanat, insan ruhuna dokunmakla kalmaz, duyularımıza da  harekete geçirir.

Sanat insanlık tarihi kadar eskidir. Sanatı güçlü kılan, yalnızca resim veya mimari alanda gerçekleştirilen eserler değildir. Konuşmak, yazmak, şarkı sözü bestelemek özgür insan ruhunu ortaya çıkarmaya yarayan diğer sanatsal etkinliklerdir.İnsan, yaşadığı tabiatta tanık olduğu güzellikleri değişik yöntemlerle ifade etmeye çalıştığında da kendini bir sanatsal etkinliğin içinde bulur. Yaşama damgasını vuran sanat, sağlıklı bir toplumun oluşumuna zemin hazırladığı gibi, ülkeler arasındaki ilişkilerde güçlü bir bağ oluşturan bir dostluk köprüsüdür.

İnsanların özgürlükten yoksun olduğu; yazmanın, okumanın, çizmenin veya benzeri bir sanatsal etkinliğin sıkı kurallara bağlı olduğu rejimlerde özgür sanatçıların yetişmesini beklemek boşunadır. Çünkü özgür olmayan bir ortamda sanatsal faaliyetler gelişemez. Demokratik, çoğulcu ve özgür ortam, sanatın gelişip kökleşmesine zemin hazırlayan ortamdır. Sanatın itici gücü, insan hayatında çok yönlü bir rol oynar. İnsanların duygusal, sosyal, zihinsel ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamada da önemli bir araçtır. Sanat, insanların yaşamlarını zenginleştirir, derinleştirir ve anlamlandırır. Sanatın yaratıcı süreçleri, bireylerin kendilerini ifade etmelerine ve dünyaya farklı bir perspektiften bakmalarına yardımcı olur.

Sanat eğitimi, genel eğitimin önemli bir parçası olarak kabul edilmelidir. Ancak, sanatın bir özgünlük ve bireysel yaratıcılık olgusu olduğunu dikkate alırsak sanat eğitiminin kendine özgü çok özel yasalarının ve ilkelerinin varlığını da kabul etmek zorundayız. Bu nedenle, sanat eğitiminin eğitim dizgesi içerisindeki yerinin çok iyi belirlenmesi gerekiyor. Örneğin;1940 yılı başında açılan Köy Enstitüleri buna bir örnek olarak gösterilebilir. 1954 tarihinde, Demokrat Parti Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin teklifiyle dönemin Başbakanı Adnan Menderes tarafından tamamen kapatıldı.Ne yazık ki günümüzde 22 yıldır mevcut iktidar tarafından da buna benzer yaklaşımlarla eğitimde bir karmaşa yaşanmaktadır.

Sanat, toplumsal dönüşüm süreçlerinin merkezinde yer alır. Toplumsal dönüşümde sanatın rolü, sadece bir farkındalık yaratmakla kalmaz; aynı zamanda değişimi de özendirir. Farklı kültürlerden gelen bireylerin birlikte çalışması, sanatın en zengin yönlerinden biridir. Örneğin, Birleşmiş Milletler'in düzenlediği çeşitli sanat etkinlikleri, farklı kültürel geçmişlere sahip bireylerin bir araya gelmesini sağlar. Dünya genelinde birçok sanatçının bir araya gelerek oluşturduğu kolektif projeler, kültürler arasındaki etkileşimi de artırır. Sanat, toplumsal dönüşümde önemli bir rol oynar demiştik. Farklı kültürlerden gelen katılımlar, sanatı evrensel bir çatı altında buluşturur. Bireyler için sanat projeleri, sosyal etkileşim ve dayanışma fırsatları sunar. Yerel sanatın katkısı, toplulukların kültürel kimliğini güçlendirir. Tüm bu unsurlar, sanatın itici bir güç olduğunu bir kez daha kanıtlar.