Siyasal İslamcıların Türkiye’yi değiştirip dönüştürme sürecine bir şekilde destek vermiş, son 20-25 yılın kalem ehli isimleri, kanaat önderleri birer birer inzivaya çekiliyor. Bir zamanlar televizyon ekranlarında sabah akşam ahkâm kesen, gazete ve dergilerde sayfalar dolusu yazılar yazan ve AKP övgüsü yapanlar, korktuklarını da açıkça yazarak veda ediyorlar.
Siyasal İslamcı bir Türkiye’nin inşa sürecinde kimler, kimler vardı? Ve şimdi kimler, kimler tarih oldu, çoğu kullanılıp bir kenara atıldı; epey bir kısmı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bir kısmı pişman oldu özür diledi; bazıları AKP’ye konjonktürel olarak verdikleri desteği, dönemin şartları içerisinde doğru bulmaya devam etti.
Mesela bir ünlü sosyologumuz Nilüfer Göle vardı; o kadar özgürlükçü idi ki, kadınların burka hakkını savunuyordu. Ama gelin görün ki, kara çarşafın, burkanın mahalle baskısına dönüştüğü Afganistan’da ya da Türkiye’de yaşamak yerine Fransa’da olmayı tercih etti. Jakobenizm eleştirisi yapan meşhur Ahmet İnsel’imiz de İstanbul’u terk etti ve özgürlükler şehri Paris’e gidip yerleşti. Yıllarca İsveç’te yaşayan Cengiz Çandar, DEM’den milletvekili olunca ülkesine döndü. Yazar Orhan Pamuk hakeza sabah akşam Kemalizm eleştirisi yaparak var oldu ama ne hikmetse siyasal İslamın iktidar olduğu ülkede yaşamak yerine tasını tarağını toplayıp çekip gitti.
Neyse ki, Tayyip Erdoğan’ın “ağbi” diyerek bir zamanlar hürmet ettiği Hasan Cemal, Boğaz’da viskisini yudumlayamaya devam ediyor şimdilik. Gerçi pasaportuna tahdit konuldu ama olsun!!!!
Herhalde, numune olsun diye kaldı Erdoğan’ın Hasan Ağbisi de…
Hepsi katıksız siyasal İslam aşıklarıydı. Cumhuriyet, Kemalizm düşmanlığı gözlerini öyle bir kör etmişti ki, nefes almalarına dahi tahammül edemeyecek bir rejim apaçık kurulurken bu körlükten AKP’ye oy verdiler, destek açıkladılar, belki bu topraklarda hiç bu kadar taban bulamayacak bir siyasi ideolojiyi meşrulaştırdılar. Çünkü, sol ve liberal çevrelerden gelen isimler olarak onların sunduğu meşruiyet katkısının batı dünyasında da karşılığı vardı. Zaten batı da Kemalizmin tasfiyesini istiyordu ve liberallerle, liberal solla kurduğu ittifakla, bu, taraflar açısından başarıldı.
Aslında herkesi elit olmakla suçlarken soyları itibariyle gerçekte kendileri “elit” olan bu zümre fazla kalabalık değildi; ama elitlikleri nedeniyle kamuoyunu yönlendirme güçleri vardı; dolayısıyla AKP’yi muhafazakarların dindarların dışındaki kitleler nezdinde meşrulaştırma yolunda hayli başarılı oldular.
Siyasal İslamcılığın meşrulaşmasını sağlayan ismini saydığım ya da sayamadığım birçok şahsiyet Türkiye’nin geldiği nokta itibariyle bugün hiçbir itibara sahip değil. Yanılgıları, aptallıkları ya da bilinçli bir şekilde bir proje dahilinde, Kemalizmden kurtulma pahasına ülkeyi birkaç asır geriye götürüşlerini tarih elbette yazdı. Bunların bir kısmı yanıldıklarını itiraf da etti ama artık beyhude…
Örneğin; Nilüfer Göle,"Cesaret ve naiflik içinde, samimiyetle, İslam'ı parlamenter sistem içine alabileceğimize inandık. Türkiye'de laikliğe inanabilirdik, entegre olmuş yaşanan bir ilkeydi laiklik. Kürt sorunu, Ermeni soykırımı gibi ele alması zor konuları konuşmaya başladığımıza inanıyorduk. Peki ne oldu da biz, neden artık Türkiye ve Avrupa arasında aracı durumda değiliz? Neden iki ülke arasında halı serilen o yol yok artık? Bu arabuluculuk bugün kayboldu. Bu bizim isteğimizle olmadı. Kovulduk, sürgün edildik, suçlandık, Neden böyle oldu, neden her şey tersine döndü? Bunu yeterince konuşmadık. Buna hala yanıtım yok." dedi.
Cengiz Çandar, AKP iktidarı için “Zalim olma kapasitelerini ve akıl almaz derecede yalancı olabileceklerini fark edemedim!” diye konuştu. Yazar Orhan Pamuk, sürece dair soruları hep çevapsız bıraktı ama bir keresinde Türkiye’de yaşayamayacağını da söyledi.
Hasan Cemal, "Neden pişman olayım? Eleştiri hakkı kutsaldır. Her türlü küfrü yedik, eleştirildik. Bu konuda bana yöneltilen eleştirileri saygıyla karşılıyorum. Ama bazılar kampanya halinde kişilik katline dönüştü, kötü niyetle yaptı. Ben de onlara dönüp diyorum ki siz de darbecisiniz. 2010'daki Anayasa değişikliği önce Venedik Komisyonu'na gönderildi.O yolu açan Anayasa Mahkemesi oldu. Bu nokta unutuluyor. Bir şey daha söylemek istiyorum. Yetmez ama evetçilerin sayısı kaç? Benim gibi bazı gazeteciler, entelektüeller, yazar-çizerler buna yetmez ama evet dediler. Biz mi getirdik Erdoğan'ı iktidara?" diye konuştu.
Ufuk Uras denilen zavallı, rezil birinden hiç söz etmiyorum bile…
Pişkinliklerini devam ettirenler, pişman olanlar, “bugün olsa yine aynı şeyi yaparım” diyenler…
Cehenneme çevirdikleri ülkeden koşar adım kaçanlar…
Diyeceksiniz ki, şimdi gündem bu şahsiyetler mi? Evet onlar… Nedeni ise Nuray Mert’in vedası…