Türkiye’nin siyasal, hukuksal, ekonomik sorunlarının tümünün yansıması niteliğindeki son İstanbul operasyonunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık tutuklandı. Sadece belediye başkanları değil, çok sayıda bürokrat da cezaevine konuldu.
Daha önce DEM’li belediyelere yönelik kayyım atamaları, özellikle 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin elde ettiği başarı ile bu partiye uzandı. Önce Esenyurt, sonra Beşiktaş, ardından Beykoz belediyeleri operasyon yedi. Önceki operasyonlarda tepkiler daha çok parti tabanıyla sınırlıydı; ancak dünyada da çok ses getiren son operasyon farklı etkiler doğurmuş gibi gözüküyor. Çünkü, protestolar sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin pek çok ilinde gerçekleşti. Özellikle büyükşehirlerdeki yoğunluk dikkat çekiciydi.
2013 yılında Gezi Parkı’nda olaylar başladığında Türkiye’nin değişen sosyolojisine ve AKP iktidarı karşısındaki farklı muhalefet gruplarının bir araya gelişine tanıklık etmiştik. Herhangi bir hiyerarşik örgütlenme içinde olmayan milyonlarca insan, genç yaşlı, kadın erkek demeden meydanları doldurmuştu.
O günlerden kalan, hafızalarımızda yer eden bir fotoğrafta zafer işareti yapan bir solcu, Atatürk Posteri taşıyan bir genç, bozkurt işaretiyle poz veren bir milliyetçi aynı karede görünmüştü. Alıştığımız bir manzara değildi bu. O güne kadar her ideolojik çevre kendi sloganları, afiş ve posterleriyle eylem yapardı. Oysa anti kapitalist Müslümanlardan solculara, milliyetçilerden liberallere kadar yelpazesi geniş bir protestocu kitlesi, Gezi’de siyasal İslamcı iktidarın karşısında yekvücut oldu.
2013 yılının üzerinden 12 yıl geçti; yaşam tarzı dayatmaları, dinselleştirme, eğitim ve sağlıkta çöküş, hukuksuzluk, dahası yediden yetmişe herkesi ezip geçen yoksulluk kaynaklı memnuniyetsizlik Gezi döneminin fersah fersah ötesine geçti. Öyle ki, AKP’nin kendi tabanından bile kopuşlar oldu. Umutsuzlaşan, yaşama sevincini kaybeden, yurtdışına gitmenin fırsatını kollayan milyonlarca insanın üzerinde atalet ve sokak korkusu vardı; uzun zamandır da kitlesel bir itiraz yükselmemişti.
Son gelişmeleri bu prespektiften değerlendirdiğimizde belki de yapacağımız ilk saptama, toplumun üzerine sinmiş sokak korkusunun aşılmış olmasıdır. Çünkü yüzbinlerce insan, tazyikli suya, biber gazına aldırmadan meydanları doldurdu. Sadece CHP’nin tabanı konsolide olmadı, tek adam rejiminden rahatsızlık duyan farklı muhalefet grupları da protestoların içinde yeraldı. Milliyetçilerden muhafazakarlara, sosyalistlerden liberallere kadar birbirine benzemeyen karşıt çevreler, aynı muhalefet cephesinde buluştu. Özellikle depolitize oldukları düşünülen Z kuşağı, pankartlarıyla, sloganlarıyla gösterilerin en dikkat çekici kesimiydi.
İstanbul’dan Sivas’a, Ankara’dan Almanya’ya, İsviçre’ye kadar dünyanın her yerinde eylemler yapıldığı gibi önseçimde oy kullanmak için de yediden yetmişe herkes uzun kuyruklar oluşturdu. Oy kullananlardan CHP üyesi olmayanların sayısı, üyeliği bulunanlardan daha fazla idi. Dayanışma sandığına oy atanlar arasında Saadet’li, İyi Partili hatta MHP’lilerin olduğu da dikkate alınırsa bir büyük muhalefet koalisyonunun tabanda oluştuğunu, uyuyan devin uyandığını, bunun da iktidar eliyle gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz.
Sosyal medyada paylaşılan şu mesaj sizce de ilginç değil mi?
“Türk Milliyetçileri olarak Saraçhane parkında birbirimizi bulduk. Kendi aramızda slogan atmak dışında bir şey yapmadık. Polise bir şeyler fırlatanları dahil engellemeye çalıştık. Biz Türk Milliyetçileriyiz, polise saldırmayız. Sonuç ne oldu, bize saldırdılar.”
Yani, meydanları dolduranlar 23 yılın birikmiş öfkesini taşıdılar; çalınan geleceklerini, hayallerini aradı, hak, hukuk, adalet istedi. İmamoğlu, dip dalgayı yeryüzüne çıkaran bahaneydi, taşan bardağın son damlasıydı sadece. Çünkü, nasıl ki Gezi üç-beş ağaç meselesi değilse Türkiye’nin her yerine yayılan protesto dalgası da İmamoğlu’na, CHP’li belediyelere yapılan operasyona tepkinin çok daha ötesinde bir anlam barındırıyor.
Nitekim meydanlardan yükselen güçlü itiraz dalgasının, İstanbul Belediyesi’ne kayyım atanmasına engel olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Meydanın gücü, kayyım siyasetini şimdilik yendi. Ama maç bitmedi.
Meydanların gücü
Kelime ATA
Yorumlar (1)