Evet doğru duydunuz, Hatay Samandağ'da (Vakıfköy-Hıdırbey-Mağaracık ve Kurtderesi Mahalleleri) tapusu köylülere ait olan arazilere "acil kamulaştırma" ile girilerek jandarma yardımıyla köylülerin tek geçim kaynağı olan narenciye bahçeleri ve zeytinlikler söküldü. Köylüler ile jandarma arasında arbede yaşandı, köylüler iş makinelerinin önüne yattılar. Akıl almaz bir dram gerçekleşirken köylüler davalarının halen devam ettiğini, haberi iş makinelerinin mahallelerine gelmesiyle aldıklarını ve bu dava sürecinin aslında beş aydır sürdüğünü belirttiler. Edindiğimiz bilgilere göre gerekçesi halen sunulmamış ancak 3. etap TOKİ inşaatının gerçekleşeceği beklenmekte.
Belirttiğim gibi bu araziler köylülerin tapulu malı ve tek geçim kaynağıdır. Üstelik Hatay, iklim koşulları ve verimli toprakları ile Türkiye'nin belki de tarım konusunda en verimli arazilerine sahip ili. Bu sadece adalet duygumuzu değil aynı zamanda vicdanımızı derinden sarsacak korkunç bir olay. Bakınız Türkiye yılda 200 ton yanlış kentleşme ve orman/yeşil alan tahribatı ile toprak kaybetmekte. Bu oldukça ciddi bir sorun olmakla birlikte Tarım ve Orman Bakanlığı'nın başta kırmızı ışıkları yakmasını gerektirmektedir.
Türkiye, Uludağ İhracatçı Birlikler Genel Sekreterliği raporlarına göre yılda 225 bin ton zeytinyağı ihracatı yaparken Yunanistan 300 bin ton zeytinyağı ihracatını gerçekleştirmektedir. Alansal olarak ve toprak verimliliği bakımından zeytinyağı üretiminde dünya devi olabilme şansımız varken her geçen gün başka zeytinlikleri tahrip ediyoruz. Normalde tam anlamıyla bir Akdeniz ülkesiyiz, bu tahribatlar bir milli güvenlik sorunudur ve bedelini yine bu topraklarda yaşayan insanlar çok ağır ödeyeceklerdir.
Bir zeytin ağacının yetişip meyve vermesi en az 10 yıl almakta. Üstelik bu, yerlisini korumayan devlet politikaları yüzünden ilk defa kıvranışımız değil. 2006'daki Ata Tohumu kararlarını hatırlayalım... Her gün yerli üreticimizi pazardan daha çok siliyoruz ve ithal tohumlarla, ithal ürünlerle hayatımızı sürdürüyoruz. Üretmeyen bir ülke kısmi işgal altındadır. Tarım ve hayvancılıkta en başarılı ülkelerden biriydik, sahi ne yapıyoruz biz? Kendimizden bu kadar niye nefret ediyoruz, bu ülkeden niye nefret ediyoruz? Sürekli içi boş sevgi cümleleri kuruyoruz, sorsan hepimiz vatanseveriz ama bu vatanı sevdiğimizi hangi eylemimizde gösteriyoruz? Hangi doğal güzelliğini koruyoruz? Hangi ağacını, hayvanını, nehrini, deresini koruyoruz? Gerçekten biz bu ülkeyi seviyor muyuz? Tüm vatanseverliğimiz dış tehditlere bağlı bizim işte bu yüzden zehirli bir milliyetçilik anlayışımız var.
İlla birinin gelip Anadolu'nun ortasına Fransız bayrağı dikmesine gerek yok, bu topraklar dış sermaye tarafından yıllardır gasp ediliyor. Bu olay bazında bakarsak yerli şirketlerin verdiği tahribat peki? Vatan bir avuç sermaye sahibinden çok daha fazlasıdır ve sandığınızdan daha kudretlidir. Bu ülkenin her karış toprağı bugün hor görülen insanların dedelerinin kanlarıyla sulanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kimsenin babasının çiftliği değil, yalnız ve tek sahibi Türk milletinindir. Acil kamulaştırma adı altında alınan kararlar özellikle kamuoyunun tepkisi göz önünde bulundurularak derhal geri çekilmelidir.