Türkiye, Yozgat’ı konuşuyor. Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesi ve tutuklanması, yaşanan ekonomik sıkıntılar, İmamoğlu’na destek eylemi yapan çiftçilere trafik cezası kesilmesi gibi pek çok konuda iktidarı eleştirenlerin bir araya gelmesini sağlayan mitingle birlikte, Anadolu’nun tam da ortasında bulunan 413 bin nüfuslu bu küçük kent, Türkiye’nin gündemine oturdu. Şimdi, CHP’nin Yozgat ‘taki “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi üzerinden siyasal alandaki değişimi tartışıyoruz.
Yozgat’ın böylesine tartışma konusu olması boşuna değil. Kentin siyasal tarihinin kalıplaşmış, katı refleksleri var ve sol, sosyal demokratlar lehine bir değişim hali veya böyle bir ihtimalin ufukta belirmesi bile ister istemez büyük tartışmalara yol açıyor. Milliyetçilerin kalesi, muhafazakarların yurdu niteliğindeki kent, şahsen benim de çocukluk hatıralarımda Sivas otobüslerinin önünün kesildiği, solcuların dövüldüğü şekliyle kalmıştır. Bu olumsuz algıda 1927 yılında Yozgat’ta öğretmenlik yapan Sabahattin Ali’nin anıları da etkili olabilir mi? Sabahattin Ali şöyle yazar Yozgat’ı:
“Burası beni muhakkak çıldırtacak. Ne basit muhit Yarabbi… Düşün kardeşim, konuşulacak bir insan bile yok. Hepsi alalade, hepsi dümdüz. Memleketin civarı hep bozkır, gözünün alabildiği kadar çıplak dağlar uzanıyor. Yalnız Yozgat’ın tam karşısında bir çam ormanı var. Ama o da dümdüz araziye yakışmıyor. Adeta kirli bir bakkal önlüğüne yamanmış yeşil bir kadifeye benziyor. Buraların dağları bile münasebetsiz”
Dağlarının, bozkırının münasebetsizliği bir yana şehir sol açısından da münasebetsiz bir geçmişe sahiptir. Kentte yetişen çok şöhretli ülkücüler vardır. Yozgat bir nevi ülkücü otağı da sayılır. Nitekim MÇP ile RP’nin 1991 yılında yaptığı “milliyetçi-mukaddesatçı” ittifakta MÇP’nin Genel Başkanı Alparslan Türkeş, kendini Yozgatlılara emanet etmiştir ve bu kentten meclise girmiştir. Soğuk Savaş döneminin stratejileri içerisinde sanki bir misyon şehri gibi görülen Yozgat, her dönemde MHP’nin canına can kattığı, genellikle en yüksek oy aldığı bir yer olmuştur.
1980 sonrasında bu milliyetçi çevrenin bazı şahsiyetleri ANAP çatısı altında siyaset yapsa da 2000’li yıllardan itibaren milliyetçi kesimden devşirdiği Mehmet Çiçek, Cemil Çiçek gibi isimlerle AKP, milliyetçi kalenin yeni sahibi olmuştur. Örneğin, 1999 milletvekili seçimlerinde MHP’nin üç, Fazilet Partisi’nin 2, Anavatan Partisi’nin 1 milletvekili vardır. 2002 seçimlerinde ise DYP, ANAP tümden silinmiş, 6 milletvekilinden 5’i AKP’den biri CHP’den seçilmiştir. 2015 seçimlerinde ise bütün milletvekilleri AKP’nindir. Sonraki seçimlerde de AKP üstünlüğünü korumuş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Erdoğan, memleketi Rize’den aldığı oy oranından daha fazlasını Yozgat’tan almıştır.
Örneğin 2023 seçimlerinde Rize’de oyların yüzde 75,86’ısını alan Erdoğan’a Yozgat’tan yüzde 76,36 oy çıkmıştır. Erdoğan bu destek karşısında Yozgat için “gözbebeğimiz, canımız” ifadelerini kullanmış ve Yozgat’ı bozkırın ortasında bir dünya kenti yapacaklarını söylemiştir.
Şu da var ki, Yozgat’ın cılız da olsa bir muhalif damarından da söz edilebilir. Tarihten bir örnek vermek gerekirse, Yozgat, Türkiye İşçi Partisi’nin milletvekili çıkardığı nadir illerden birisidir ve o isim de bir döneme damgasını vuran öğretmen-yazar Yusuf Ziya Bahadınlı’dır. Bahadınlı’nın toplumsal desteği daha çok Alevi kesiminden gelmiştir. Sonraki süreçte Alevi nüfusun azalmasıyla birlikte bu muhalif damarın kuruduğu aşikârdır. Nitekim, CHP’nin birer milletvekili çıkardığı 2002 ve 2018 seçimleri hariç tutulacak olursa 1987 seçiminden itibaren SHP-CHP, yok hükmündedir Yozgat’ta. Son belediye seçiminde CHP’nin Yozgat merkezde aldığı oy sadece 1007’dir, il genel meclisi oyu ise 26 bin 640’tır.
O halde ne oldu da akla hayale gelmeyen, istikrarı pek seven, faaliyet gösteren tüm tarikat ve cemaatlerin uzantılarının olduğu Yozgat’ta CHP miting yapabildi? Hem de söz edilmeye değer bir kalabalıkla…
Her ne kadar başka illerden taşıma yapıldığı iddia edilse hatta traktör sayıları tartışmaya açılsa bile yerel kaynaklar, alanı dolduran kalabalığın büyük çoğunluğunun Yozgatlılardan oluştuğu konusunda hemfikir. Çünkü, bir çiftçi kenti olan Yozgat’ta tarım bitik vaziyette. YİMPAŞ’ı battı, bir şeker fabrikası vardı, özelleştirme ile satıldı. Acemi birliğinin Yozgat’ta kurulacağı vaadi hayal olmuş, havaalanı sözü tutulmamış, söz verilen savunma sanayi unutulmuş… Yoksullukta ise dibin dibi seviyelerinde… Erdoğan’ın “bozkırın ortasındaki dünya şehri” vaadi, bozkırın ortasında köye dönmüş.
413 bin nüfuslu bir şehirde 120 bin insanın sosyal yardım fonu destekleriyle yaşar mı? Yozgat’ta yaşıyor. Yaşayamayan da göç ediyor. Rakamlar alarm verici boyutlarda. AKP’nin iktidar döneminde tam 269 bin kişi başka illere gitmiş. Bugünkü nüfusun yarısından fazlası demek bu… Haliyle milletvekili sayısı da 2002 yılında 6 iken şimdi 3…
Ama bir başka faktör daha var; o da MHP’nin AKP’ye verdiği destekle başlayan milliyetçi çevre içinde keskinleşen bölünmeler, yeni yol ayrımları… Türk milliyetçilerinin artık tek bir partisi yok, Anahtar Parti’den İyi Parti’ye, Milli Yol’dan İyi Parti’ye kadar çok farklı adreslere sahipler… Nitekim, 19 Mart’tan itibaren başlayan protesto dalgası içerisinde milliyetçi çevrelerin varlığı dikkat çekici boyutlarda. Milliyetçi Kongre Derneği Başkanı Bahadırhan Dinçaslan’ın, Ankara'da Ekrem İmamoğlu protestolarına katıldığı için gözaltına alınması, bu anlamda başlı başına bir gösterge…
Dolayısıyla Yozgat’taki miting, siyasette yeni dengelerin oluştuğu konusunda daha cesur yorumlar yapılmasına imkan verecek cinsten gözüküyor. CHP’nin geleneksel seçmen tabanının ötesine geçerek farklı toplumsal kesimleri kucakladığı anlamına geldiği gibi Yozgat üzerinden belki de “yeni nesil Türk milliyetçiliğini” anlamak gerekecek.