Önceki yazılarımızda Biden’ın başkanlığı döneminde ABD ve Avrupa’nın Rusya’yı çevreleme politikasına değinmiş ve Rusya’ya uygulanan yaptırımların yol açtığı sıkıntıların çalışan kesimleri bu politikaya karşı çıkan “aşırı sağ” partiler etrafında birleştirdiğini söylemiştik...

Trump ve ekibi, Avrupa’nın eski “düzen partilerine” karşı bu partilerle bir ittifaka yönelmişlerdir...

Bu ittifak, en açık bir biçimde ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in, Almanya'daki seçimlerden hemen önce geçtiğimiz günlerde Münih'te yapılan Güvenlik Konferansı sırasında yaptığı açıklama ile açığa çıkmıştır.

***

Vance, bu açıklamasında sosyal demokrat, Hristiyan Demokrat ve “Yeşiller” gibi “düzen partileri” tarafından ortaya atılan “Rusya ve Çin’i savunan Afd’nin Avrupa’daki ifade özgürlüğünü tehdit  ettiği” iddialarını reddetmiş, Avrupa’daki ifade özgürlüğünün, AfD, Rusya, Çin veya başka bir dış aktör tarafından değil “içerideki mevcut hükümetler” döneminde geriye gittiğini savunmuştu...

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, X'ten yaptığı paylaşımda,bu sözlere karşı çıkarak "ABD Başkan Yardımcısı Vance'ın Münih Güvenlik Konferansı'nda söylediklerini kesinlikle reddediyorum" demiş...

Norveç Başbakanı Jonas Gahr Store, konferansta bir konuşma yaparak Vance’ın yaklaşımına tepki göstermişti...

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot da şu sözlerle kervana katılmıştı:

“İfade özgürlüğü Avrupa’da güvence altında. Kimse bizim modelimizi benimsemek zorunda değil. Ancak kimse bize kendi modelini dayatamaz.”

***

Hiç kuşkusuz, bu tartışmada Vance’in sözlerinden memnun olanlar da vardı...

Trump ile bir telefon görüşmesi yapan ve önümüzdeki günlerde Ukrayna Savaşını sona erdirmek için ABD yetkilileri ile bir görüşme yapacağını duyuran Putin bunlar arasındaydı...

Ancak Putin’in tersine, Trump’ın Ukrayna savaşını bir an önce bitirme çabalarının Çin’i “çevreleme” siyaseti ile ilgili olduğunu gören Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, Münih Konferansında yaptığı konuşmada ABD’ye şu sözlerle meydan okudu:

“Eğer ABD Çin’i bastırma ve çevreleme eğiliminde olursa buna karşılık vermekten başka seçeneğimiz kalmaz. Bu durumda Çin’in egemenliğini, ulusal onurunu ve meşru kalkınma hakkını kararlılıkla savunur, ABD’nin tek taraflı zorba eylemlerine karşı koyarız.”

***

Bu gelişmeler sonunda konferansta iki cephe oluştu:

Bir yanda Almanya’daki Afd gibi Ukrayna Savaşına karşı çıkan partileri destekleyen Trump ekibi ve Rusya yönetimi; diğer tarafta Trump’ın NATO ve Ukrayna savaşı politikalarından endişelenen Avrupa’nın mevcut hükümetleri ile Çin...

Böylece Çin ile Rusya arasında Ukrayna savaşının başlamasından bu yana güçlenen ittifak ilk kez ciddi bir yara aldı!

***

Bu gelişmeler olurken ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz, bir televizyon kanalında yaptığı konuşmada Trump’ın Ukrayna’dan talep ettiği değerli madenlerle ilgili olarak, “Amerikan halkı bu savaşa yatırdıkları milyarlarca doların bir şekilde geri ödenmesini hak ediyor. Amerikan halkını gelecekteki yatırımlar konusunda daha rahat ettirecek başka hiçbir şey düşünemiyorum.” dedi...

Trump’ın savaşı bitirme ve Ukrayna’nın “yeraltı kaynaklarına çökme” konusundaki kararlı tutumundan ürken Ukrayna başkanı Zelensky, bu tehdit karşısında Avrupa’yı “yemleyerek” ABD’yi dizginleme çabası içine girdi...

Ukrayna Başbakanı Denis Şmihal de, ülkesinin AB'nin hayatta kalmasını sağlayacak kritik öneme sahip uranyum, lityum ve diğer mineral kaynaklarına sahip olduğunu, AB yetkililerinin ve Avrupalı şirketlerin çekingen davranmayı bırakıp erken davranmaları halinde bu zenginlikten ‘yüz milyarlarca dolarlık’ pay alabileceklerini söyleyerek Zelensky’ye destek verdi.

***

Avrupalı hükümetler, bu mesajı almış ve pastadan hisselerine düşeni kapmak için hazırlıklara başlamış görünüyorlar...

Özellikle Ukrayna’ya asker gönderme yanlısı olan İngiltere, bu fırsattan yararlanma çabası içinde...

Nitekim, İngiltere Başbakanı Keir Starmer Zelensky’nin çağrısının ardından yaptığı açıklamada, gerektiği takdirde İngiliz birliklerini Ukrayna'da konuşlandırmaya hazır olduğunu açıkladı.

***

Bu gelişmeler, Ukrayna’daki gibi “işbirlikçi” hükümetlerin ülkelerini sürükledikleri felaketlerin ne denli acı sonuçlar doğuracağını tüm dünyaya gösteriyor...

 Ancak Ukrayna’nın “değerli madenlerini yağmalama” hayali Avrupa’daki “düzen partilerinin” yıpranma sürecini hızlandırabilir...

Çünkü bu tür paylaşım kavgaları genellikle getirdiğinden fazlasını götürür!

(Devam edecek)