ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'un kendisini büyük övgülerle göreve getiren Trump tarafından hem de bir dış gezi yaparken "apar topar" görevden alınmasının nedenlerini ele aldığımız yazılarımızın önceki bölümlerinde bu olayın esas nedenini Trump'ın Rusya ile ilişkileri yumuşatarak Çin'i tecrit etme politikasının iflasına bağlamıştık...
ABD'nin geleneksel "küresel elit"inin tercihlerine ters düşen "Rusya ile yumuşama" politikası, Trump'ın yanına çekmeye çalıştığı Pentagon tarafından da reddedilince bu olay meydana gelmiştir...
Ancak kuşkusuz olayın kapsamı "Rusya ile ilişkiler" meselesinden daha geniştir.
***
Önce şunu belirtelim...
1800'lü yılların başlarından itibaren Avrupa politikasının en önemli aktörlerinden biri olan ve o zamandan bu yana bir "küresel güç" olarak evrilen Rusya, hiçbir zaman Rusya'dan ibaret olmamıştır...
20. yüzyıla damgasını vuran bu küresel güç, bir dönem lideri olduğu "Doğu Bloku" dağılsa da günümüzde "Bağımsız Devletler Topluluğu" adı altında o blokun çekirdeğini etrafında toplamış bulunmaktadır...
Dahası, Şanghay Beşlisi gibi çeperi çok daha geniş bir alanı kapsayan toplulukta son derece etkindir... Bu topluluk aynı zamanda geleceğin ekonomisinin bir numaralı gücü olma yolunda hızla ilerleyen Çin ile işbirliği için de bir platform oluşturmaktadır.
***
Durum öyle bir hal almıştır ki, ABD'nin Ortadoğu'daki etkisini güçlendirmek için başlattığı Irak savaşından sonra Suriye Savaşı da ters tepmiş ve Rusya Ortadoğu'daki konumunu daha da güçlendirmiştir...
Başından beri Suriye ve İran ile ittifak halinde olan Rusya, bölgenin en etkin gücü olan ve geleneksel olarak ABD'nin "stratejik müttefiki" olarak kabul edilen NATO üyesi Türkiye ile de Astana Sürecinde iyi ilişkiler geliştirmiş ve İsrail'in en etkin gazetesinde yer alan bir makalede belirtildiği gibi "bölgenin yeni patronu" haline gelmiştir...
Bu güçlenme süreci ABD ile Rusya'yı küresel bir çatışmanın eşiğine getirmiş bulunmaktadır.
***
Trump'ın "Rusya ile yumuşama, Çin ile gerginlik" politikasını iflasa sürükleyen olgu budur...
Çin her ne kadar geleceğin en büyük ekonomik gücü olarak ABD'nin tehdit alanı içinde bulunsa da mevcut konjonktürde Rusya ile yaşanan siyasi çatışma, Ortadoğu meselesini de içerecek şekilde ABD'nin "bir numaralı önceliği" haline gelmiş durumdadır...
Gerilim Ortadoğu'da yoğunlaşınca kaçınılmaz olarak İsrail'in ABD yönetim çevrelerindeki etkisi de artmış ve bu ülkenin bölgedeki "baş düşmanı" İran tekrar "yakın hedef" tahtasına oturtulmuştur.
***
Bu açıdan bakıldığında geride bıraktığımız dönemde Trump'ın hayata geçirmeye çalıştığı Rusya ile yumuşama politikası döneminde İran ile ilişkilerin yeniden kurulması, nükleer anlaşmanın sağlanması ve yaptırımların büyük ölçüde kaldırılmış olması nasıl bir tesadüf değilse...
Şimdi rüzgâr tersine dönünce Rusya ile olduğu gibi İran ile de ilişkiler yeniden gerginleşmesi de bir tesadüf değildir...
Tillerson'un istifasının resmi olarak İran karşısında yeterince sert olmayan bir tutum takınmasına bağlanmasının sebebi budur.
***
Son günlerde Rusya ve İran'a karşı Suudi Arabistan ve İsrail'den İngiltere ve Ukrayna'ya kadar uzanan ABD odaklı bir cephe kurulmaktadır...
İki taraflı çalışan Rus kökenli bir ajanın İngiltere'de öldürülmesinin ardından bu olayın müsebbibinin Rusya olduğunun ilan edilerek Rus diplomatların sınırdışı edilmesi, yaptırımların yeniden güçlendirilmesi ve ABD'de de Rusya'nın digital casusluk yaparak ABD seçimlerine müdahale ettiği yolundaki suçlamaların bir davaya dönüştürülmesi hep bu cephenin kurulması ile bağlantılıdır...
Aynı günlerde ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley'nin, "İran, BMGK kararlarını ihlal ederek Yemen’e yasadışı olarak silah aktarıyor. Dünya, bu açıkça işlenen ihlalleri cevapsız bırakmaya devam edemez. BMGK’nın harekete geçme zamanı geldi" diyerek, BM Güvenlik Konseyi'ne yaptırım çağrısında bulunması da bu cephe oluşturma faaliyetinin bir parçasıdır...
Böyle bir ortamda "Rusya ile yumuşama" politikasının şampiyonu Tillerson'un bakanlıktan alınması, daha açık bir deyişle bizzat "hamisi" Trump tarafından safra niyetine gemiden atılması hiç de şaşırtıcı değildir.
***
Yarın olayın Türkiye'yi ilgilendiren yönleri üzerinde duracağız.