Önceki yazılarımızda Rusya'ya ABD ve NATO ülkeleri tarafından uygulanan yaptırımların etkisini tartışırken ABD'nin Çin'i de yaptırımlara katılmaya zorladığını, ancak başarılı olamadığını söylemiş...

'ABD ve NATO müttefikleri Rusya ve Çin'i aynı anda hedef almakla bugüne kadar elde ettikleri siyasal avantajları tehlikeye atmakla kalmadılar, ekonomik alanda sonunda dönüp kendilerini vuracak bir silahı da devreye soktular', demiştik...

Bu bağlamda, 1970'li yıllarda kurulan ABD-Çin ittifakının mimarı Kissinger'ın geçtiğimiz günlerde Sunday Times'a verdiği demeçte yaptığı bir uyarıya dikkat çekmiştik. 'Sonunda hem Ukrayna hem de Rusya için birer yer bulunmalı, eğer Rusya'nın Çin'in Avrupa'daki ileri karakolu olmasını istemiyorsak'! diyordu o uyarısında Kissinger!

***

'Soğuk savaşın mucidi' olarak tanınan ABD diplomatı George Kennan'ın ismini günümüzde hatırlayanların sayısı çok azdır...

Ancak Kennan, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Doğu Blokunun kuşatılması operasyonunu yürüten strateji uzmanı olarak haklı bir ün yapmıştı...

Kennan, Amerikan Senatosu'nun 1998 yılında NATO'nun Doğu'ya, yani Rusya'ya doğru genişletilmesi konusundaki düşüncesini soran New York Times yazarı Thomas Friedman'a şunları söylemişti: 'Bu yeni bir soğuk savaşın başlangıcıdır. Rusların kademeli olarak oldukça olumsuz tepki vereceğini ve politikalarını etkileyeceğini düşünüyorum. Bence bu trajik bir hata. Bunun için hiçbir sebep yoktu. (Rusya) kimseyi tehdit etmiyordu. Bu genişleme, bu ülkenin kurucu babalarını mezarlarında ters çevirecektir.'

***

Yaşanan gelişmeler, bu iki büyük strateji uzmanının günümüzün 'bilgisayar stratejistleri' ve Pentagon yöneticilerinden ne kadar ileri görüşlü olduklarını ortaya koyuyor...

Gerçekten de 1990'lı yıllarda Gorbaçov ve Yeltsin dönemlerinde Rusya'ya verilen sözleri unutarak eski 'çevreleme' ve NATO'yu güçlendirme politikalarına dönen Bush, Obama ve Biden gibi 'ufuksuz' yöneticiler, günümüzde Kissinger'in dediği gibi Rusya'yı ABD'nin aslında en büyük rakibi olan Çin'in ileri karakolu haline getirmiş ve dünyayı 'yeni bir soğuk savaş' ortamına sokmuşlardır...

Kennan'ın ve Kissinger'ın geliştirdiği soğuk savaş stratejisi, Çin ve Sovyetler Birliği'ni birbirinden koparıp ayrı ayrı yenmeyi başarmıştı; yeni 'soğuk savaş' ise gelişmekte olan iki gücü birbirlerine yakınlaştırmıştır. Bununla da kalmamış, yine Kissinger'ın yaptığı uyarıda belirttiği gibi, 'bizzat ABD'nin içinde Vietnam Savaşı'na kıyasla çok daha derin bir kutuplaşma' yaratmıştır.

***

Şu ana kadar uygulanan bütün yaptırımlara karşın Batılı ülkelerin beklentilerinin hiçbiri gerçekleşmemiştir. Rusya'da ne büyük bir dış ticaret açığı ortaya çıkmış, ne ruble çökmüş, ne de enflasyon yukarı fırlamıştır...

Tam tersine yaptırımların açıklandığı günlerde bir miktar değer kaybeden ruble yeniden değer kazanmış, Rosstat'ın (Rusya Federal Devlet İstatistik Servisi) açıkladığı son rakamlara göre 18-24 Haziran arasında Rusya'da enflasyon oranı yüzde sıfır olarak hesaplanmıştır. Ay başından bu yana fiyatlardaki düşüş oranı ise yüzde 0,26 olmuş, bu sonuçların ardından yıllık enflasyon oranı da yüzde 16,22'ye gerilemiştir...

Buna karşılık, ABD'de enflasyon rakamları yakın tarihin en yüksek noktasına ulaşmış, son olarak Rusya'yı gıda ve petrol krizinin sorumlusu olarak gösteren Biden'ın da dolaylı olarak itiraf etmek zorunda kaldığı gibi, uygulanan yaptırımlar Rusya'dan çok Rus petrolüne ve tahılına bağımlı ülkeleri olumsuz yönde etkilemiştir. Bu süreçte dikkat çeken bir nokta da, ABD'nin tüm çabalarına rağmen ekonomik ve siyasal olarak kendisine bağımlı Suudi Arabistan ve BAE gibi petrol zengini Arap ülkelerini bile petrol üretimini artırmaya ikna edememiş olmasıdır.

***

Bu tablo, 'Batı dünyası'nın, başka bir deyişle NATO ülkelerinin koyduğu ambargo ve yaptırımların amacına varamayacağını göstermektedir...

Yaşanan süreç, böyle devam ettiği takdirde bugün tam bir birlik görüntüsü sergilemekte olan ABD-Batı Avrupa blokunun 'çatlaması' uzun sürmeyecektir...

Buna karşılık, yalnızca Rusya ile Çin arasındaki ekonomik ilişkiler değil, ABD'nin esas düşmanı olan Çin ile Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkiler de her geçen gün gelişip güçlenmektedir.

(Devam edecek)