Türkiye son bir ayda yaşadığı siyasi süreçler sayesinde yeniden enflasyonist bir sürece girdi. Bu durum, geçtiğimiz günlerde S&P’nin notuna ilişkin değerlendirmesine de yansıdı. S&P Türkiye’nin notunu ‘BB-‘ seviyesinde tuttu. Görünümü ise ‘durağan’ olarak teyit etti. Nottaki seviye, yaşanan siyasi gelişmelerin ekonomi üzerindeki etkisi nedeniyle oldu.

Notun ‘BB-‘ olması; 19 Mart sürecindeki muhalefet liderinin tutuklanması, o sürecin ardından dövizdeki talep artışı, kurdaki dalgalanma ve rezervlerdeki 50 milyar dolara yakın düşüşün bir risk oluşturduğu değerlendirmesiydi.

Notta ayrıca 2025’in büyümesi yüzde 2.7, 2026 ise yüzde 2.9 olarak tahmin edildi. Büyüme oranlarının bu şekilde düşük öngörülmesi, Türkiye’nin ekonomik büyümesinin de risk altında olduğu şeklinde yorumlandı.

Dikkat çeken bir durum ise S&P’nin; döviz kuru oynaklığı ve rezervlerdeki erimeye rağmen, Türkiye’nin yüksek enflasyonu düşürme ve dolarizasyonu azaltma politikalarını sürdürdüğüne vurgu yapması oldu. Ekonomistler kredi notunun korunmasında bu beklentinin etkili olduğu görüşünü dile getiriyor.

Bu arada Türkiye ekonomisinin duraklama dönemine girdiği görüşündeki diğer kredi derecelendirme kuruluşlarına göre güncel kredi notlarımızı da hatırlatalım: S&P: BB-, Fitch: BB-, Moody’s: B1

Türkiye’nin yeniden enflasyonist sürece girdiğini gösteren bir de iç anket var.

Koç Üniversitesi’nin yaptığı Hanehalkı Enflasyon Beklenti Anketi'ne göre Nisan ayında 12 aylık enflasyon beklentisi yüzde 66'dan yüzde 68'e yükseldi. Yıl sonu enflasyon beklentisi de yüzde 67'den yüzde 69'a çıktı.

Yine ankette nisan ayında neredeyse tüm tasarruf araçlarına yönelik de bir artış eğilimi gözlendi. Katılımcılara birden fazla tercih hakkı verildiğinde son aylarda en popüler yatırım aracının altın olması dikkat çekti.

Ankete katılanların dolarizasyon eğiliminde bir artışın olacağı beklentisi içerisinde oldukları da gözden kaçmadı. Bu kapsamda döviz alımı tercihinde yüzde 13’lük bir yükseliş eğilimi beklentisi dikkat çekti.

Öte yandan ekonomi yönetiminin talep enflasyonunu önleme amaçlı kazançlar üzerindeki baskısı da sürüyor. Bu durum, Dünya Bankası raporlarına da yansıdı.

Dünya Bankası Türkiye’nin bu yıl sonu yüzde 2,6 olarak öngördüğü büyümenin yüzde 3.1’e ulaşacağı tahmininde bulundu. Yine 2026 yılı büyüme beklentisini de 3,8 olarak öngörürken, yeni tahminin de bu oranın yüzde 3.6 olarak düşürdü.

Benzer bir büyüme tahmin de IMF’den geldi. IMF bu yıl büyümeyi yüzde 2.7 olarak, gelecek yıl ise yüzde 3.2 olarak öngörüyor.

Piyasaların toparlanamadığı bir ölçü ise 2024 yılı işgücü piyasa araştırmasında kendisini gösterdi. Araştırmaya göre 148 bin 675 işyerinde 488 bin 324 kişilik açık iş bulunuyor. Araştırmada işverenlerin ağırlıklı olarak satış elemanı, taşıma, yükleme, boşaltma yapacak beden işçisi, kasiyer ve satış uzmanlarında asgari ücretten işçi aradıkları görülüyor.