ABD’nin geçen yılın 6 Kasım tarihindeki seçimlerinin ardından 2025’in 20 Ocak tarihinde masaya oturan Donald Trump’ın gelişinden sonra dünya ekonomilerinde yaşanılanlar aslında bize önümüzdeki döneme ilişkin birçok şey anlatıyor. ABD, İngiltere ve önemli ihracat pazarımız olan AB ülkelerindeki ekonomilerin çok sağlıklı bir süreçte olmadıkları gerçeğini görmeliyiz.

Trilyon dolarlık dış açığı olan ABD, üretim maliyetlerinde özellikle Çin’e karşı ciddi zararda olduğunu artık görüyor. Son 30 yıldır Ortadoğu’daki Irak, Libya gibi ülkelerin yeraltı kaynaklarına çökerken, ‘demokrasi getireceğim’ yalanı ile başlattığı istila politikalarının aslında kendisine ne kadar büyük bir maliyet yarattığını görmeye başladı.

Yine ayağının tozuyla Suudi Arabistan’ın ABD’ye yatırım adı altında aslında bu ülkeye kestiği 1 trilyon dolarlık yatırım faturasının da ekonomisindeki çöküntüyü kurtarmada devede kulak olduğunu da biliyor.

Özellikle uzun yıllar kapitalist sistemin rakibi sosyalist sistemin çökmesiyle kapitalist politikalarının patinaj yaptığını gördüğü için artık emperyalist politikalar ile ülkelerin kaynaklarına çökme biçiminde süreci götürmeye başladığı da herkesin malumu. Nitekim, Rusya’ya karşı kışkırttığı Ukrayna’yı bugün yarı yolda bırakırken, yer altı kaynaklarının yarısını talep edecek kadar da cüretkâr bir emperyalist.

Dünya genelinde son 30 yıldır yarattığı kaosun artık kendi ekonomisindeki çöküşü de sağladığını gördüğü için ABD Başkanı Trump, bugünlerde ülkelere koyduğu gümrük vergisi oranlarının da yetersiz kalacağını biliyor. O nedenle yeni bir yöntem daha geliştirmeye başladı, artık ‘eşkıya’ misali ülkelere vergi uygulamaları ile salma salıyor.

Hatta bu yazının yazıldığı saatlerde Trump, “Çin yüzde 34’lük vergi artışını yarın geri çekmezse, ABD, 9 Nisan’dan itibaren Çin’e yüze 50’lik ek tarifeler uygulayacak” tehdidini de dile getirdi.

Bu ‘salma salma’ kelimesini gençlerimiz için hatırlatalım…

Türkiye’de vergi kanunlarında böyle bir düzenleme bulunmuyor. Ancak, yasadan türetilmiş bir terim olduğunu belirtelim. 1924 tarihli Köy Kanunu’nda düzenleniyor. Kanunun 16/2 fıkrasında şöyle deniliyor: “En yüksek haddi yirmi lirayı aşmamak üzere herkesin hal ve vaktine göre köy ihtiyar meclisi kararıyla köyde oturanlara ve köyde maddi alakası bulunanlara salma salınır.”

Dolayısıyla salma; köyün kimi ihtiyaçlarının görülmesinde kullanılmak üzere köylülerce ödenen para olmuş oluyor. Salma salma yetkisi, ihtiyar meclisinde olurken, salmayı toplama görevi de köy muhtarında oluyor. Yani dünyanın yeni ‘muhtarı’ Trump artık köyün (ABD’nin) ihtiyaçlarını karşılamak için her eve (ülkeye) vergi salıyor.

Öte yandan sadece eşkıya misali vergi salarak ekonomisini düzeltmeye çalışmıyor. Bir yandan da Çin, Rusya gibi ekonomide üretim kabiliyeti açısından maliyet unsuru düşük ülkelerle işbirliğine doğru bir yelken açmış da görünüyor.

Öte yandan AB ülkelerinin kötüleşen ekonomilerinin daha da maliyetlemesi ve kendisine bağımlı hale getirecek adımları da atıyor. Bu kapsamda AB ülkelerini ileride kontrol edebilmek için şimdiden özellikle emtia piyasalarını ele geçirmeye yönelik adımlar atıyor.

Bu anlattıklarımın bizimle alakasına gelince…

Bizdeki bazı aklı evveller, bunca zamandır üyelik yolunda yarım asırdan fazla zamandır bizi oyalayan Avrupa Birliği’ne şimdi üyelik fırsatının doğduğu sarmalına sokmaya çalıştığı görülüyor. AB’nin ekonomik sıkıntıları aşmasında ‘Türkiye’ye muhtaç’ olduğunu ballandırarak anlatan kafalar, ülkeyi yeni bir fasit daire içerisine sokacaklarını görmüyor.

Türkiye’nin yeni döneme ilişkin atacağı adım Çin, Rusya, ABD eksenli blok olmalı. Artık AB üyelik treninin peşinin bırakılması gerekiyor. Yoksa, biz önümüzdeki bir 50 yıl da ekonomisinde pahalı üretimi nedeniyle daha da çöküntü yaşayacak olan AB’nin demode olacak ürünlerinin pazarı olma riskine gireceğiz…