Kredi kartları finansal sistemin ve dijital teknolojinin en yeni ürünlerinden biri...

Tarih öncesi dönemlerde “takas” yoluyla gelişmeye başlayan alışveriş sistemi, paraya evrilince büyük bir atılım yapmıştı; şimdilerde ise kredi kartı kullanımı giderek para kullanımını geri plana itmiş bulunuyor...

Aradaki fark şu: Para esas olarak itibari bir değer ölçüsü ve ödeme aracı iken kredi kartı doğrudan bir borçlanma aracı.

***

Ekonomi literatüründe kredi kartı; “banka ya da finansal kuruluşların müşterilerine ‘önceden’ belirlenen limitlerde, anlaşmalı iş yerlerinden yurt içi ve yurt dışında mal ve hizmet satın alma ile nakit ödeme birimleri veya otomatik ödeme makinelerinden nakit çekmek amacıyla verilen kart” olarak tanımlanıyor...

Kısacası, kart kullanıcıları, ödemelerini para yerine kredi kartı ile yaptıklarında kısa vadeli kredi kullanmış oluyor...

Bunun sağladığı kolaylıklar olsa da para ile kredi kartı arasında şu farkı unutmamak gerekiyor: Parayla bir alışveriş yaptığınızda kendi cebinizden harcıyorsunuz, kredi kartı kullandığınız zaman ise borçlanıyorsunuz. Üstelik psikolojik açıdan kredi kartı kullandığınızda borçlandığınızı fark etmiyor, öyle olunca da kimi zaman kantarın topuzunu kaçırabiliyorsunuz.

***

BDDK’nın son yayınladığı veriler, tüketici kredileri ve kredi kartı harcamalarının bir yılda yüzde 67,6 artarak 3 trilyon 100 milyar liraya ulaştığını gösteriyor...

Bu rakam, bireysel kredi kartı harcamalarının geçen yıla göre iki kattan fazla arttığını ortaya koyuyor...

Türkiye Bankacılık Birliği (TBB) verilerine göre bireysel kredi kartı kullananların sayısı 40 milyonu aşmış durumda. Bunun yaklaşık 30 milyonu “aktif kullanıcılardan” oluşuyor.

***

Kredi kartı borçlarından dolayı yasal takibe düşen kişi sayısı ise 194 bin civarında...

Bu rakam, ilk bakışta pek yüksek değilmiş gibi geliyor...

Ancak ülkemizdeki yüksek enflasyon, gelir dağılımının bozulması ve borçlanmanın artış oranı göz önüne alındığında, kredi kartı ile borçlanma olgusunun yakın gelecekte önemli bir sorun halini alması kaçınılmaz görünüyor.

***

Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporundaki veriler, 1.4 trilyon TL’yi bulan kredi kartı borcunun 328 milyar TL’si faize bırakılmış durumda olduğunu, limiti 50 bin TL’ye kadar olan 8.7 milyon kişinin 88.3 milyar TL’lik kart borcunu çevirmekte zorlandığını gösteriyor...

Raporda kredi kartı harcamalarının sonradan taksitlendirilmesi veya borcun tamamının ödenmeyerek faize bırakılmasının özellikle borçlanma maliyetlerinin yükseldiği dönemlerde bireylerin “temerrüt” (borç ödeyememe) riskini artıracağına dikkat çekiliyor...

Bu durumun en açık göstergesi ise kredi kartının ödenmesi gereken asgari bölümünün giderek daha fazla ödenmeyip faize bırakılması.

***

Kredi kartı ekstrelerindeki asgari tutarı ödeyenlerin sayısı kart kullanıcılarının yarısına ulaşmış bulunuyor. Veriler, artık beyaz yakalı çalışanların da borcun asgari tutarını ödemeyi alışkanlık haline getirdiğini ortaya koyuyor...

Aslında kredi kartları ile borçlanmanın riskleri değerlendirilirken bunu tüketici kredileri ve ihtiyaç kredileri ile birlikte ele almak lazım...

2023 yılında 815 milyar lira civarında bulunan tüketici kredileri toplam miktarı 1 trilyon 623 milyar liraya çıkmış bulunuyor.

***

Kredi ve kartların yanı sıra kredili mevduat hesaplarında (KMH) da ciddi artışlar görülüyor. TBB verileri, 2023’de ek hesap kullananların sayısının 26.9 milyon kişiden 28.7 milyona kişiye, borç tutarının ise 72 milyar liradan 175 milyar liraya çıktığını gösteriyor.

Bu tablo, Türkiye ekonomisindeki enflasyonun dünya rekorları kırdığı bir dönemde uygulamaya konulan yüksek faiz politikasının risklerine işaret ediyor..

Nitekim, sözünü ettiğimiz raporda, “Gecikmeye bırakılan borcun toplam bireysel kredi kartı bakiyesine oranı yüzde 22.9 ile tarihsel ortalamasının üzerine çıkmıştır” denildikten sonra artan kredi kartı faiz oranları ile birlikte özellikle gelir ve borçlanma uyumsuzluğu olan bireylerde faize bırakma davranışının “borç servis yükünü artırabilme” tehlikesine işaret ediliyor.

***

Rakamlar, genelde borçlanma salgınının açık bir biçimde toplumumuzu tehdit eden bir hale geldiğini gösteriyor...

Ne var ki, içinde bulunduğumuz koşullarda gelir düzeyi düşük vatandaşların gıda da dahil olmak üzere tüm harcamalarını kısmak ve borcu borçla çevirerek yaşamını sürdürmeye çalışmaktan başka yapabileceği bir şey yok...

Bu durumda, gelirimizi aşan harcamalar yapılması durumunda cüzdanımızdaki “tehlike”nin başımıza iş açabileceğini unutmamak ve kredi kartı kullanarak yaptığımız harcamalar sırasında mümkün olduğu kadar “elimizi korkak alıştırmak” (!) gerekiyor.