Son yazımızda CHP'nin “yüzde 20”ler kıyısında karaya oturduğunu, Altılı İttifak kuvvetlerinden gelen yardımın da gemiyi harekete geçirmeye yetmediğini herkese gösterdiğini, ancak kaptanın kaptanlıktan vazgeçmek gibi bir niyeti olmadığını söylemiştik...

Burada bir noktayı vurgulamak gerekiyor...

CHP’nin meselesi yalnızca “kaptanın” değişmesinden ibaret değildir...

Asıl olan siyasal çizginin gözden geçirilmesi ve Ecevit Baykal döneminden başlayıp Kılıçdaroğlu ile zirveye ulaşan partinin kamucu/ulusalcı geçmişinin reddedilmesi tutumunun terk edilmesidir.

***

Meseleyi artık fazla bir anlamı kalmamış olan “sağcılık/solculuk” terimleriyle irdelemekten kaçındık...

Çünkü günümüzde solcuların bir kısmı (bunların arasında geçmişte epeyce radikal olanlar da var) ABD yanlısı etnik hareketleri en “solcu” hareketler olarak görür ve onların peşine takılırken bir kısmının da ABD’nin dünyaya empoze ettiği neoliberalizmi “rasyonalizm” olarak övdüğünü biliyoruz!..

Bu kaydı düştükten sonra CHP yönetiminin sağcılıkta sağcıları bile geri bırakan bir çizgi izlediğini ve CHP’nin asıl sorununun bu çizgiyi değiştirmek olduğunu söyleyebiliriz.

***

Bunu gerçeği görenler arasında geçmişten bu yana sağa en yakın duran ve o nedenle parti içinde bile sağcı olmakla eleştirilen CHP’nin “abisi” Hikmet Çetin de var...

Hikmet Çetin ile görüşen gazeteci Fatih Altaylı’dan öğrendiğimize göre bir dönem CHP genel başkanlığı da yapan bu tecrübeli siyaset adamı Kılıçdaroğlu’nu “CHP’yi çok fazla sağa çekmekle” eleştirmiş ve neredeyse bunun bir “proje” olduğuna inanma noktasına gelmiş...

Ne var ki “devlet tecrübesi” bir hayli fazla olan Çetin daha sonra “Maksadını aşan bu ifadeler nedeniyle genel başkandan özür dilemiş!

***

Yukarıda CHP’nin geçmişinden bahsederken onun kamucu/ulusalcı geçmişine gönderme yaptık...

Bu iki sözcük ne yazık ki bazı “solcular” tarafından (Kılıçdaroğlu’nun etrafında bunlardan bir hayli var) “gericilik” gibi görülüyor ve gösteriliyor...

Bunlar (Kılıçdaroğlu dahil) Cumhuriyetin kurucusu CHP’yi tamamen dönüştürmek ve “Yeni CHP” haline getirmekle övünüyor...

Geçmişte “eski” CHP’ye karşı en şiddetli mücadeleyi vermiş olan siyasal hareketlerin liderleri ve kitleleriyle “helalleşme” istekleri de bundan kaynaklanıyor.

***

CHP’nin kuruluş döneminden itibaren izlediği çizgiye baktığınızda bir çok şeyi eleştirmek mümkündür...

Ancak CHP’nin dünyanın ilk başarılı anti-emperyalist ulusal kurtuluş savaşının ateşinden doğduğunu ve cumhuriyetin kuruluş yılları sırasında emperyalizmin teşvikiyle ayaklanan gerici akımlara karşı mücadele ederek ülkenin laik kimliğini oluşturduğunu ve bugün bu çizginin savunulmasının her zamankinden daha önemli olduğunu kimse inkar edemez; ederse gerçekleri inkâr etmiş olur...

Bir de bunu yapanın bizzat CHP’nin genel başkanı olduğunu düşünün!

***

CHP içinde değişim sloganıyla Kılıçdaroğlu’na bayrak açanlar tarafından bu gerçekler ne ölçüde görülüyor bilemiyoruz...

Çünkü genel başkanlığa aday olduğunu açıklayanlar da dahil bunların büyük bir bölümü eleştirilerini son seçimler sırasında izlenen taktiklerin yanlışlığıyla sınırlıyor...

Oysa CHP’nin sorunu günlük politikada yapılan taktik hataların çok ötesine uzanıyor.

***

Toparlarsak...

AKP son seçimleri kazanmasına karşın arkasındaki toplumsal desteği hızlı bir biçimde yitiriyor. Son zamlar, yerel seçimler öncesinde parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde izlenen “kesenin ağzını açma” politikasının artık uygulanamaz hale geldiğini gösteriyor...

Ancak AKP’nin büyük şansı devam ediyor: Karşısında alternatif politikalar üretebilecek bir muhalefet yok!

(Devam edecek)