İslam ülkelerinde ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bir yandan dini radikalizm yayılırken aynı zamanda yaşanılan dindarlık pratiklerinde reform sayılabilecek değişimler gözleniyor, dini hükümlerle ilgili sorgulamalar yapılıyor. Afganistan’da kız çocuklarına okuma yasağı getirilecek, müzik aletleri kırılacak, kadınların sadece gözlerinin görülmesine izin verilecek kadar bağnazlaşan bir Ortaçağ zihniyeti kök salarken diğer yanda başta Suudi Arabistan ve Katar’da olmak üzere reform arayışları gözlemleniyor.
İran’da kamusal alanlarda başını örtmeyen kadınlara uygulanan baskılara yönelik toplumsal muhalefet, henüz istediğini elde edemese de Mahsa Amini örneğinde olduğu gibi bir anda alevlenebiliyor.
Suudi Arabistan’da katı din kurallarında gedikler açılmış gibi… Prens Muhammed Selman’ın veliaht olarak belirlenmesinden sonra ahlak polisinin sokakta ‘uygunsuz’ davranış sergilediğinden şüphelenerek ya da doğru örtünmediği gerekçesiyle gözaltına alma yetkisi kaldırıldı; kadınlara araba kullanma hakkı verildi, stadyumlarda maç izlemelerinin, dans kurslarının önü açıldı. Müzik festivalleri düzenlenip, sinemalar açılırken, ilk kez bir mayo defilesi gerçekleştirildi ve tarihi bir an yaşandı. Dahası bir Suudi kadın güzellik yarışmasına katıldı. Dini bayramların yanı sıra milli bayramlar da kutlanıyor artık. Katar’da filarmoni orkestrası kuruluyor, yüksek transfer ücretleriyle futbolcular getirtiliyor.
Dikkat çekici bir başka gelişme ise batılı tipte üniversitelerin kurulmaya başlanması…
Tacikistan’da da çok tartışılacak yeni kararlar açıklandı. “Toplumda dinî radikalizmin yayılmasını önlemek” amacıyla başörtüsü ve diğer İslami semboller yasaklandı. Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman tarafından imzalanarak yürürlüğe giren yeni yasa, “milli değerlerin korunması amacıyla Tacik kültürüne uygun olmayan yabancı kültürlere ait kıyafetlerin giyilmesini, ithal edilmesini, satılmasını ve reklamının yapmasını” yasaklıyor. Aslında, var olan bir yasak resmi nitelik kazandı denilebilir; çünkü 2007 yılından beri başörtüsü yasağı fiilen uygulanıyordu. Ülkede erkekler de sakal bırakamıyor; bırakanların sakalları polis tarafından zorla tıraş ediliyor. Sovyetlerin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan bir Orta Asya ülkesi olan Tacikistan’ın bazı bölgelerinde IŞİD hayli etkili.
Türkiye’de ise siyasal İslamcı bir iktidar, dinselleşmenin önünü açan uygulamalarıyla tartışmaların odağında bulunuyor. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile toplum ve devlet düzenini daha fazla dinselleştirmeye çalışan AKP iktidarının sosyo ekonomik sorunların çözümündeki tescillenmiş başarısızlığı, rüşvet, yolsuzluk, hukuksuzluk, gelir dağılımı adaletsizliği, lüks, gösteriş ve şatafatı itibar kaynağı gibi görmesi yani dindarların itibar kaybetmesi, ister istemez dini kuralların da sorgulanmasına yol açıyor. Toplum, Siyasal İslamcıların özgürlükleri sadece kendileri için istediğine, farklı düşüncelere, eleştirel bakışlara tahammül göstermediğine de ikna oldu.
Nitekim din ve felsefe konulu videolarıyla tanınan YouTuber Diamond Tema, İslami kaynaklara referansla Hz. Muhammed’in 9 yaşındaki Aişe ile evlenmesini değerlendirirken sarfettiği sözler nedeniyle lince uğradı ve “halkın bir kesimini ve dini değerleri aşağılama” suçlarından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Çok çarpıcıdır ki, Tema’ya destek verenlerin arasında ilahiyatçılar da vardı ve 14 ilahiyatçı çok cesur ifadelerin yeraldığı bir bildiriyi kamuoyuna açıkladılar. Bir bölümü şöyle:

“Birey kimliği, kadın erkek eşitliği, iktisadî ilişkiler, suç ve ceza kavramı, aile hukuku, siyasi sistem ve bilimsel çalışmalar açısından şeriat hukuku, dönemin Arap toplumunda değişim ve dönüşüme öncülük eden ilk uygulamaları içerse de günümüzde uygulanabilirliği söz konusu olmayan kurallar yığını olarak, ancak akademide hukuk tarihi dersleri için bir anlama sahip olabilir. Başka bir deyişle şeriat kurallarının güncel yaşamda insan onuruna yakışır bir karşılığı yoktur. Çok eşliği, kölelik kurumunu, çocuk yaşta evliliği, haremlik selamlık uygulamasını, haklar bakımından kadınların ikincilliğini, mürtedin idamını ve tekfirciliği içermesi, iktisadî tezler bağlamında da günümüzün girift ekonomik ilişkilerini karşılayamayacak denli basit oluşu, siyasal sistem açısından ise otoriter ve totaliter bir rejimi öngörmesi, şeriatı kabul edilebilir olmaktan uzaklaştırmakta ve olanaksız kılmaktadır. İslam dini, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıdır.”

Yoksulluk ve cehaletin pençesinde asırlardır kıvranan Müslüman ülkelerdeki bu modernleşme ve aydınlanma çabalarının hangi yöne evrileceğini zaman içinde göreceğiz. Anlaşıldığı kadarıyla çok sancılı olacak.