RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in yasaklatmaya çalıştığı sokak röportajları toplumun nabzının nasıl attığını göstermesi bakımından önemlidir. Çünkü sıradan yurttaş artık sesini duyurabileceği medya bulamadığından sorunlarını serbest mikrofonlara anlatabilmektedir. Sözkonusu sokak röportajlarında özellikle gençlerin anlattıklarına dikkat kesilirim. Yarını şekillendirecek neslin halet-i ruyihesini merak ederim.
Gençlerden çok sıkça duyduğum bir cümle var ki, her seferinde kahroluyorum. Geçenlerde henüz 22 yaşında olduğunu söyleyen bir genç kız “kendimi 55 yaşındaymış gibi hissediyorum” diyordu. Lisede okuyan biri hayallerinin olmadığını söylüyor kendini 70 yaşında hissettiğini belirtiyordu. Bir ortaokul öğrencisi kantinde tost alamadığını ifade ederken bir ilkokul öğrencisi ekonomik krizin ağırlığını bir ekonomist kadar net anlatıyordu.
Hayalsiz, kaygılı bir gençlik. Öyle ki, artık bilgisayar kiralama devri başlamış. Bilgisayar ücretleri çok yüksek olunca aylık belirli miktarlara bilgisayar kullanılabiliyormuş. “Uçuyoruz” dedikleri ekonomi bu işte.
Sadece ekonomik kriz değil, çocuklara, doğaya, kadınlara, hayvanlara yönelik şiddet de gençlerin dünyasını sarsıyor. Günlerdir bulunamayan Narin’in fotoğraflarına bakıp da kendi başına da benzer bir şeyin gelmeyeceğinden nasıl emin olabilirler?
Kendilerine temiz bir hava, toprak, içilebilir su, sığınılacak bir orman parçası bırakılmadığının farkında değiller mi? Ve doğasına sahip çıkanların öldürüldüğünü bilmiyorlar mı?
Karadeniz’in incisi Hopa’da mesire alanındaki ağaç kesimine karşı çıkan köylülerin üstüne açılan ateş sonucu 46 yaşındaki Reşit Kibar katledildi. Ateş açanların şirketle bağlantılı oldukları belirtiliyor. 2005 yılında da çevre davalarının avukatı Cihan Eren, uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmişti.
Fethiye’de çevreci Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çifti de öldürülmüştü.
Şimdi de ranta karşı yaşam hakkını savunan Reşit Kibar katledildi. Köylülerin iddiaları korkunç... Köylüler, ifadelerinde saldırının jandarmanın gözü önünde olduğunu, jandarmanın olay boyunca araçtan inmediğini ve köylülerin talebine rağmen Reşit Kibar'ı hastaneye götürmediklerini söylüyorlar.
Ölenler öldükleriyle kalıyorlar. Cezasızlık, kamuoyu vicdanını tatmin etmeyen göstermelik cezalar, hukuksuzluk, haksızlık almış başını gitmişken, ekmek de adalet de yokken, geleceğe dair hiçbir beklenti kalmazken hepimiz yaşayan ölülere dönmedik mi?
Yaşı 50’nin 60’ın üzerinde olanlar yaşayacaklarını yaşadılar. Ya gençler?
Önlerinde uzun bir ömür var ve işsizlikten, sosyal güvence sorunlarına, barınmadan emeklilik sistemlerine kadar pek çok sorunla baş etmek durumunda kalacaklar.
Reşit Kibar, o gençler, daha güzel bir çevrede yaşasın diye mücadele etti ve ne yazık ki canından oldu. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.