Bizi hastalık öldürür ama hastalıktan önce, insan sağlığını herhangi bir meta gibi ticaretin konusu yapan bu piyasacı sistem öldürür.
Günlerdir kendimizi bir korku tünelinin içinde kalmış gibi hissediyoruz ve öğrendiğimiz gerçekler her gün daha fazla dehşet içinde bırakıyor. Kapitalist sistemin en alçak, en vicdansız, en vahşi, en ahlaksız yanı bir körün dahi görebileceği açıklıkta ortaya dökülmüş vaziyette.

 Duruşmaları devam eden Yenidoğan çetesi ile bir toplumun, bir avuç şarlatanın, paragözün, meslek ahlakını üzerinden sıyırıp atmış şebekenin ve onun bürokratik ve siyasi destekçilerinin elinde boğazına bıçak dayanmış bir kurbana nasıl dönüştüğünü ibretle izliyoruz.

 Sağlıkta dönüşüm dedikleri meğerse canları, ölü canlar haline getirip, her bir can üzerinden rant kazanmakmış.

 Ahhh Gogol çok büyük yazarsın sen… Köleliğin kaldırılmasından sonra çalıştırılan köle başına devletin para ödemesini fırsata dönüştüren, ölü canları karşılık göstererek devleti dolandıran ne Çiçikovlar varmış… Gogol’un “Ölü Canlar”ındaki Çiçikov, Yenidoğan çetesinin Hipokrat yeminini çiğnemiş, vicdan yoksunu doktor Fırat Sarı’ya ne kadar da benziyor değil mi?

Ne kadar ölü, o kadar köle… Ne kadar köle o kadar para…

Tıpkı Fırat Sarı ve onun çetesine dahil olanlar, destekleyenler, nemalananlar gibi… Ne kadar hasta o kadar para… Ne kadar uzun yatış o kadar para…
Aylık gelirinin 400 bin lira olduğunu söylüyor doktor Fırat Sarı… Sanki yemeklerinin içine altın tozu dökecek de dışkısı değerli olacak bu zatın…  Doymuyor, açgözlülük, hırs, ahlaksızlık ona “400 bin yetmez” dedirtiyor.

 
Doktorluğu yetmiyor, şirket kuruyor, şirketle beraber şebekesini de oluşturuyor. Bürokratik ve siyasi desteği de var, rolleri paylaştırıyor.
Şebekenin içinde 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanları, hemşireler, hastane sahipleri ve daha başkaları da var.
Yani “Hepsi orada”

 Bebek acil hastalarını, anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ettirip patronlarına ne kadar da verimli personel olduklarını kanıtlıyorlar. Gereksiz tetkik ve tahliller, çekilen röntgenler, tomografiler milyonlar kazandırıyor özel hastanelere… Hiç gerekmediği halde yoğun bakım ünitelerinde yenidoğan bebeklerin kalış süreleri uzatılırken, ölmüş olsa bile tedavi görüyormuş gibi gösterilip yakınlarından astronomik rakamlar tahsil ediliyor.

 Kameralar kaldırılıyor ve sistem tıkır tıkır işliyor. Yoğun bakım hemşiresi sanık Cansu Akyıldırım’ın da ifade ettiği üzere, zaten “düşük maaşlı” çalışan ekibe motivasyon ödemeleri yapılıyor.

 Hasta geldikçe onların gözleri ışıldıyor, hasta olmasa bile hasta yaratılıyor kağıt üstünde, tıpkı Çiçikov’un ölü canları gibi… Ve kasalar doluyor.
Hemşiresi, doktoru, hastane sahibi, bürokratı, siyasetçisi herkes memnun…
Ama mezarlıklar dolu; çünkü bizi öldürüyorlar…