Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı, 2 yıl üst üste ekilmeyen tarım arazilerinin tarımsal amaçlı kiraya verilmesini düzenleyen “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik” 22 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre mülkiyeti gerçek veya tüzel kişilere ait olup üst üste 2 yıl süreyle işlenmeyen tarım arazileri, tarımsal üretimde kullanılması şartıyla sezonluk olarak kiraya verilecek. Bu yolla, 776 bin hektarlık arazi tarıma kazandırılmak isteniyor.
Bu yönetmelik tartışmalara da yol açtı. Hatta yönetmeliğin iptali için dava açanlar da oldu. İşin hukuki boyutu ve teknik ayrıntıları bir kenara, esasa bakılacak olursa bu yolla tarımsal üretimin artırılıp artırılmayacağı hayli tartışmalıdır. Zira, üretimle ilgili sorunlar ekilecek tarla olup olmamasıyla ilgili değil; bir dizi yanlışların ve hatalı tarım politikalarının sonucu.
Bu yıl çok sıkça karşımıza çıktığı üzere üretici üretiyor ama tatmin edici gelir elde edemiyor, girdi maliyetlerini dahi karşılayamıyor. Tarlada 1 lira olan limonun manavda nasıl olup da 100 liradan satıldığının yanıtı samimi olarak verilse doğru yol bulunacak ama ülkeyi yöneten AKP zihniyetinin derdi başka.
Geldiğimiz durum aslında birkaç yılın değil 12 Eylül ile başlayan sürecin ürünüdür. Ne var ki, çiftçinin sorunlarının AKP döneminde katmerleşerek arttığı da malumdur. Biz buna tarımın tasfiyesi diyebiliriz. Çünkü, tarım kesimi yıllarca milletin ve devletin üzerindeki kambur gibi görüldü; özellikle 2001 krizi sonrasında izlenen Kemal Derviş politikaları, tarımın köküne kibrit suyu döktü. AKP ise ithalata ağırlık vererek ithalat baronları yaratarak çiftçiyi, besiciyi resmen öldürdü. 
Köy okulları kapatıldı ve taşımalı sisteme geçildi. Çocuğunu okutmak isteyene köyünü terk etmekten başka çare bırakılmadı. Hele, büyükşehir belediyeleriyle ilgili yasal düzenlemeler yok mu? 
Büyükşehir olan illerde köyler mahalle statüsüne kavuştu, tarımsal alanlar ranta açıldı. Suyu, elektriği şehir fiyatına ödeyen köylüye vaat edilen refah bir türlü gerçek olmadı. Ekonomik kazancı düşük, eğitim, sağlık, altyapı gibi pek çok olanaktan mahrum üretici için göç kaçınılmaz oldu.
Bugün, kırsal kesimdeki yaş ortalaması 55’tir; tarımın istihdamdaki payı 2020’lu yıllarda yüzde 25 seviyesinde iken bugün yüzde 15’lere kadar düşmüştür. Her yıl milli hasılanın yüzde 1’inden az olmaması gereken destekler, hiçbir zaman bu rakama ulaşamamıştır bile...
Tarımda planlama ise hak getire...
Sonuç ortada; bir zamanlar kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmakla övünen Türkiye’de herkesin canı yanıyor. Çiftçinin ürünü tarlada kalıyor, tüketici ise gıdaya erişemiyor. 
Bin bir zahmetle üretim yapan çiftçisine sahip çıkamayan iktidar, sorunun kaynağına inmek yerine şimdi ekilmeyen tarım arazilerinin kiraya verileceğini duyuruyor. 
Bu arazileri kim kiralayacak o zaman?  
Bu yönetmeliğin de altından kim bilir hangi Çapanoğlu çıkacak?