Öyle bir şehir düşünün ki, başkentlerde yaşanan değişim ve dönüşümü hemen hissediyor ve şehir hayatına dahil ediyor. Kendi araştırmalarımdan biliyorum; bir zamanlar İstanbul’da, Ankara’da sosyo-kültürel hayat ne kadar canlı ise Sivas’ta da öyledir. Tarih boyunca sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik konumunun sonucunda ortaya çıkan bu özellik, her alanda karşımıza çıkar. Örneğin, şehrin basın tarihine bakınca çok şaşıracağınız bilgilerle karşılaşabilirsiniz, yetiştirdiği şairleri, yazarları, bürokratları, siyasetçileri ise saymak bile mümkün değil.
Bugün için bir çölleşme yaşadığı söylenebilir ancak geçmiş kültürel yaşamı hayli zengindir. Bunu, çıkarılan yayınlardan, sinema ve tiyatroyla ilgili yürütülen faaliyetlerden gözlemlemek mümkündür.  Cumhuriyet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Teknoloji Anabilim Dalı’ndan mezun olan ve öğretmenlik yapan Mustafa Aburşu’nun Asitan Kitap tarafından yayınlanan “Sinemanın Sivas’taki Serüveni” adlı eseri, Sivas’ın sinema tarihine ışık tutuyor.

 Kitapta yeralan en ilginç bilgilerden biri Lumiere kardeşlerin 1890’larda sinema makinesini icat etmesinden yaklaşık 20 yıl sonra Sivas’ta ilk film gösteriminin gerçekleşmiş olmasıdır. 1909 tarihinde Fransız seyyar sinemacı Mösyö Doklonil Antuvan tarafından yapılan film gösterimi, Sivas’ın yedinci sanat kabul edilen sinema ile tanışmasını sağlar. İlk sinema da Mayıs 1928 yılında Fransızların terk ettiği bir kilisede faaliyete geçer. Sinemayı açanlar Recep Kemahlı ve emekli subay Rahmi Bey’dir. Tabelasında “Asri” sinema yazar;  1932 yılında yeni binası yapılarak “Yeni Hayat”, 1939 yılında ise Tan Sineması adını alır.

 Bu Tan sinemasının ilginç bir özelliği vardır; o da duvarının bugünkü Kale cami ile bitişik olmasıdır. Yani camide ezan okunurken, namaz kılınırken sinemada da film izlenebilmektedir. Bu durum muhafazakâr çevrelerde tartışmalara yol açar ama şehirde artık sinemanın adıyla da ifade edildiği üzere yeni bir hayat şekillenmektedir. 4 Eylül kongresine yaptığı ev sahipliğinden dolayı Cumhuriyet kadrolarının özel bir ilgi gösterdiği Sivas, cemaat toplumundan cemiyet toplumuna geçişi de amaçlayan Cumhuriyet modernleşmesinin ilk ve etkili örneklerinden biri olmuştur. Nitekim mekan düzenlemelerinde, şehir planlamasında eğlence mekanları “medeni şehrin en mühim unsuru” kabul edilir ve bu “mahrumiyetin” giderilmesinden bahsedilir; dolayısıyla sinemacılık hayli gelişir.

 Sadece özel şahıslar değil, devletçiliğin pilot şehri kabul edilen Sivas’ta, kamu kurumları da sinema açar. Sadece 59’ncu tümenin 3 sineması bulunur. Çimento fabrikasının, demiryollarının, Halkevi’nin, cezaevinin de sineması olduğu düşünülürse varın siz hayal edin şehirdeki hareketliliği… 1960’lı, 1970’li yıllarda ise şehir sanki bir sinema şehri… Salonlar tıklım tıklım dolu…

 Aburşu’nun çalışmasında, faaliyet gösteren her bir sinema salonuyla ilgili koltuk kapasitesinden tutun, işletmecisine kadar oldukça ayrıntılı bilgiler mevcut.  Afişlerden biletlere, film ilanlarına, sinemanın şehirdeki yansımalarına kadar aklınıza gelebilecek her türlü bilgi titiz bir araştırma ile derlenip toparlanmış…  
Hem bir Anadolu şehrinin sinema tarihine hem de Sivas’taki modernleşme arayışlarına meraklı okur için “Sinemanın Sivas’daki Serüveni” hayli zengin veriler sunuyor.