"Edebiyat ve sanat, hayatın aynasıdır" demiştir Georgi Plehanov. Sanat ve edebiyatın temel işlevi, yaşamı eksen alan, insanın düşünme ve düş gücünü geliştiren, varsıllaştıran bir anlama ve öneme sahiptir. Ne var ki, bugün içinde bulunduğumuz ortam bunu sağlamaktan çok uzağa düşmüştür. Öylesine ki, bu işlevini yapamadığı gibi yozlaşmaya ve yozlaştırılmaya da katkıda bulunmaktadır. Sıradan insanlara sanatçı kimliği verilerek, medya kanallarında reklamları yapılarak onlara sanatçı sanını kolayca verip parsayı toplamalarına olanak sağlanırken; ne yazık ki, gerçek sanatçılar görmezden gelinmektedir. Sanat toplumu sorgular, edebiyat yaşamı hem sorgular hem eşeler. Olaya böyle bir açıdan baktığımızda, sanatla bütünleşmeyen edebiyat, edebiyatla örtüşmeyen sanat işlevsel değildir kanısına varmak olanaklıdır.

Edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülse de; yazın, literatür, dil aracılığıyla duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalı olduğunu söylemek daha doğru bir tanımdır.

Edebiyatın dili, günlük hayatın tek boyutlu, yalın ve düz anlatımlı, pratik hedefleri önceleyen dil değildir. Bu dil, edebiyatçının çoğu kez mecaz, sembol, soyutlama, teşbih, ima, mübalağa vb. yollarla tasarrufta bulunduğu, ifade ve duyumsatma kapasitesini arttırdığı, işlenmiş ve estetize edilmiş bir dildir. Bu yüzden edebi eserlerin dili, daima sözlük sınırlarının dışına taşar. Edebiyat, teması, yapısı ve muhtevası ile bir bütünlük arz eden "metin"lerden oluşur. Günümüzde Post-modern edebiyat anlayışı bu "metin" kabulünü ve oluşumunu reddetse bile, bugün hâlâ "metin" edebiyat faaliyetinin ana zemini olma vasfını muhafaza etmektedir.

“Ne anlattığına değil, nasıl anlattığına (edebi değerine bakılmadan) yazarlığın eleştirilmesi linçtir.” yaklaşımı hem edebi değildir, hem de haklılık içermez. Popüler kültür, sanat ve edebiyattaki popülerlik, ne yazık ki öz değerlerimizi kemirmekte; lümpen, sanal, post-modern adına ne derseniz deyin; çağın getirdiği bir kültürleşmeyi egemen kılmaya çalışmaktadır. Bunu kavramak için kâhin olmaya da gerek yoktur. Tüm medya kanallarının başardığı işlerden biri de budur. Bunu görmemek için kör olmak gerekir. İktisat’taki kural sanatta da edebiyatta da geçerli oluyor ne yazık ki: ‘‘Kötü para iyi parayı kovar!” örneği yani. Kötü romancı, kötü şair, kötü yazar, kötü ressam iyilerini kovuyor; uzun zamandan beri böyle bir süreci yaşıyoruz.

Edebiyatın sınırları önceden belirlenmiş form ve kurallara göre tasarlanarak oluşturulan bir üretim mi yoksa baştan tasarlanamayan üretim sırasında bilinçaltı ve geçmiş tecrübelerin ışığında oluşturulan özgün bir eser mi olduğu Eski Yunan'da bu yana tartışma konusu olmuştur. Edebiyat; genellikle yazılı ürünler için kullanılan bir terim olsa da, aslında sözlü ürünleri de kapsayan bir genişliğe sahiptir.  Zaman içerisinde edebiyat kavramı büyük bir değişim geçirmiştir. Bugün için yazın, yazılı olmayan sözlü sanat formlarını da kapsamaktadır. Son yıllarda sanal ortamın gittikçe yaygınlaşmasıyla, edebiyatın yeni bir kolu olan e-ortam edebiyatı  da ortaya çıkmıştır.

Bugün gelinen noktada gerek sanatçılar gerekse edebiyatçılar arasındaki kişisel tartışmalar; ne kadar düzeysizleşti değil mi? Kurumsal tartışmalarda, etkinlikler çerçevesinde yapılan tartışmalarda ortak noktalarda, bir buluşma ve uzlaşma görüyor musunuz? Sanatın, edebiyatın özünde (karşıtlık-muhalefet- aykırılık) vardır ve doğaldır. Böyle diye de, her şeye karşı çıkarak sanat ve edebiyat alanındaki kavgaların yaşanması doğru mudur? Ülkemizde her şeyde olduğu gibi sanatta ve edebiyatta da görünür bir yozlaşma var. Sanatçıların çoğu öz benliklerini kaybetti. İç karartan, olumsuz bir tablo çizdiğimin farkındayım. Bunca olumsuzluğun kaynağı nedir sizce? Sanat niçin bize bizi anlatmaktan bu denli uzaklaştı? Bize ne oldu?

Sanat bir imkân meselesinin ötesinde, bir ruh meselesidir. Küresel kirlilik ve yozlaşma, kültür-sanat sahasını da esaret altına aldı. Bizi biz yapan yerli düşünceler kültür ve sanat sahasından çekildi. Değerlerimiz kayıp gitti elimizden. Çocuklarımız için ilk, orta, lise ve üniversite eğitimleri boyunca o sağlam ruh inşa edilemedi. Bütün mesele budur.