Tanrı, bir Atatürk yarattı, biz ondan kaç Atatürk çıkardık; hayret bir şey doğrusu…
Çocukken Mustafa idi; öğretmeni ona Kemal’i ekledi: Mustafa Kemal oldu…
Savaş meydanlarında gazi mertebesine ulaştı: Gazi Mustafa Kemal oldu…
Yıkık ve harap bir ülkeden, ulusunu çağdaşlığa taşıyarak Cumhuriyet’i kurdu: ATATÜRK oldu. Cumhuriyet kuşağı ve bütün dünya O’nu böyle tanıdı.Gericiler Cumhuriyet tarihi boyunca O’na hep karşı oldu; karşı devrimcilere prim vere vere bugün o kafaları kurduğu Meclis’e doldurmak gafletini yaşadık yakın tarihte…
Dinsiz dendi, beton Mustafa dendi. Müslümanlığı yıkma düzenini kurmaya çalışmakla itham edildi. Anıtkabir’i yıkma girişiminde bile bulundular bu yüzden. Heykellerini, büstlerini parçaladılar. Asılsız savlarla onu karalamaktan çekinmediler. Cemaatlerle, tarikatları canlandırıp Atatürk düşmanları yetiştirdiler…
Son çeyrek yüzyılda azdılar; adına tahammül edemez haline geldiler. Artık onların dilinde Gazi Mustafa Kemal’dir; hiç Atatürk diyorlar mı? Onu da kerhen ve dilleri sürçerek söylüyorlar…
Atatürk adının geçtiği kurum,kuruluş ve yerleri olabildiğince ve inatla kaldırmayı sürdürüyorlar. Hem bunlar böylesine sürdükçe, adı kalsa n’olacak ki! Tarihini bilmeyen, Atatürk’ü doğru algılayıp, anlayıp anlatamadığımız apaçık ortada iken; geçmişte böyle giderse halkın başka egemen ülkelerin boyunduruğuna gireceğini söylemişken ve gidişat bunu gösterirken; bin Atatürk yaratsak n’olur?
Şu hazmedilir ve akılla açıklanabilir mi? Atatürk’ün askeri resmini Meclis kulisinden sökmeye kalkmak gibi örneğin; Anayasanın ilk 4 maddesi değiştirilemez madde hükümleri arasında yer alırken: Devletin şekli, Cumhuriyetin niteliği, Devletin bütünlüğü, Resmi dili, Bayrağı, Milli marşı ve Başkentini ortaya koyan maddelerin değiştirilmesi ihtimalini sürekli gündemde tutmak, Atatürk ilkeleri ve devrimlerini sorgulamak hangi akla ve izana sığar?
Halkıyla savaşlarda düşmanı kovan,o düşmanları kovan orduyu yıpratmak için her yolu deneyen; Anayasal kurumlarımızı gözden düşürmek gayreti gaflet,dalalet,hıyanet değilse nedir? Ya halkın aymazlığına ne demeli? ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur.’’ diyen Atatürk’ü yok edebilirler mi?
Yabancı sermayenin parası, ideolojisi,çıkarları iktidarı kuşatmış durumda.Yabancı sermaye ise bir ulusal ekonomiye iki şekilde nüfuz eder. İlki gittiği ülkede fiziksel yatırım yapan Dolaysız Yabancı Sermayedir. İkincisi ise malî piyasalar arasında akan fonları ifade eden kısa süreli parasal sermayedir. İkinci grup bankacılık ve sanayi sermayesinin bileşimi olarak da kabul edilen Finans-Kapital kavramıyla da ifade edilmektedir.Bu aynı zamanda sermayenin uluslararası akış şeklini de açıklar.
Yabancı yatırım, yatırılabilir kaynakların kişi ve kuruluşlar tarafından bir başka ülkeye taşınmasıdır. Doğrudan/dolaysız yabancı sermaye yatırımları tanım olarak uzun dönemli yatırımları içermektedir.
Bu özellikleri nedeniyle kısa dönemli sermaye hareketlerinin değişken yapısını taşımayan bu tür yatırımlar özellikle gelişmekte olan ülkelerin dış borçlanmalarına alternatif bir politika aracı olarak önerilmektedir.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hükümetin enflasyonu düşürmek için ne gerekiyorsa yapacağını belirterek “Bir numaralı politika önceliğimiz fiyat istikrarını sağlamak” demesine; uyguladıkları programın yükünü toplumun dar gelirli kesimine yüklemeyeceklerini vurgulayarak, "Bu programın yükü herkes tarafından adil bir şekilde paylaşılmak zorunda. Onun için şu anda vergide adalet ve etkinliği sağlamaya yönelik çaba içerisindeyiz." dese de henüz bir çözüme ulaşılabilmiş değildir. Üstelik iktidar olayları kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirirken ;başka alanlarda çeşitli müdahalelerle yanlışlıklara da imza atmaktadır.Kısacası bunun adı ipe un sermektir…