İnsan öyle bir varlıktır ki; dünyayı şenlendirdiği gibi içinde bulunduğu kâinatın bütün sistemlerini de bünyesinde taşır.
Bunları işletecek çarklar her an çalışacak ve üretecektir ki, kâinat gerçek anlamını gösterebilsin. Kâinatın manasını bulması insanın manasını bulmasıyla oluşur.

Peki ya zihnin işlevi nedir? İnsanın içindeki binlerce sistemi bir küçük hareketle değiştirebilecek çarkların bir parçası olmasıdır. Üzerinde bilgilerin aktığı, verilerin anlık olarak görünüp değiştiği izlenmesi zor ve fakat büyük bir gözlem kulesidir. İnsan zihnî takip yaptığı sürece uyanıktır. Zihnî takipten vazgeçtiği her an bir tehlike üzerindedir.

Peki zihniyet nedir? Zihniyet zihnin bir yerde takılıp kalması ve bunun tekrarlana tekrarlana bir bozulmayı göstermesi şekliyle tezahür eder. Hareket ve akışın durması insan zihninin bir 'zihniyet' tufanına yakalanmasına sebep olacaktır. Zihinler bir zihniyetin esiri olduğunda ise insan insan olmaktan çıkmış demektir. İradesi elinden alınmış, denge sırrıyla elinde tuttuğu büyük emanetin gereğini de yapamıyor demektir. Oysa insanın özgürlük sınırı kâinat kadar geniştir.

İnsan zihnine yapılacak bir dış müdahaleyle zihniyet etkisiz hale getirilebilir. Bu operasyona da ifsat denir. Dilimize Arapçadan geçmiş olan ifsat kelimesi fesat sözcüğünden türetilmiştir. Fesat, bozulmak, çürümek ve kokuşmak anlamına gelirken ifsat da bozgunculuk çıkarmak ve kötülük yapmak demektir. Zihnin çarkları bozulduğunda ise  insan aklını da kaybeder. Hatta bazen bir kısmını emanet olarak ya da toptan başkasına verebilir. Zihnin donması, ifsat olması, bir zihniyete teslim olması ya da ucuz bir fiyata satılması ile her türlü istibdat yol bulmaya başlar. Her çarkı durdurur, hareketi keser. Manayı karıştırır. Net olan bir şeyi karmaşık hale sokar. Çürütür.

Zihinde akan her şey açık ve nettir. Zihniyetlerin temelinde kabullenilmiş değerler vardır. İnsan tabiatı gereği, olaylara, objelere, hep bu kabullendiği değerler açısından bakar. Her şey bu değerlere göre anlam kazanır. Zihniyetler insanların fiillerinde, ifadelerinde ortaya çıkar. Her fiil, tabii bilinçli fiil ve ifadeler bir akıl yürütme sonucudur. Öyle ise zihniyetle mantıkî düşünce arasında da net bir ilişki var demektir.

Madem ki insanların her alandaki faaliyetlerini yönlendiren zihniyetleridir, varacakları sonuç da buna bağlıdır. Toplumları yönetenlerin başarıları, uygulayacakları kültür politikası ile birebir ilgilidir. Bir zihniyetin oluşmasında bütün kültür unsurlarının etkisi vardır ama asıl rolü toplumsal kültür dediğimiz kültür unsurları oynar. Kültürün toplumsal tarafı yalnız bir zihniyetin sağlanmasında başlıca rolü oynamaz, aynı zamanda, millî kültür unsurlarını da etkiler.  

İşte bütün bu kültür unsurlarının insana sağladığı görüş açısı onun zihniyetini oluşturan kabullenmeleri sağlar. O nedenle toplumların ilerlemesi kültürlerinin üstünlüğüne bağlıdır. Zihnin önündeki engeller ortadan kalkmadığında ise, sürüsüne sahip çıkmayanın sürünün bir elemanı haline gelmesi de olasılık dahilindedir.