Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, geçtiğimiz günlerde yurtdışında yaşayan organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarına yer verdiği köşe yazısında iç karartıcı bir gerçeği kehanet havasında dışa vurdu...

Yer altı dünyası konusunda en yetkili uzmanlardan biri olduğuna hiç kuşku bulunmayan Sedat Peker açıklamasında Türkiye’nin Meksika ve Kolombiya gibi bir sürece girdiğini söylüyor ve şöyle devam ediyordu:
“Kriminal gruplarda 6-7 sene sonra Afgan ve Suriyeliler Türk gruplarını ciddi bir bölümünü piyasadan silecektir. Bu çok büyük bir tehlike... Bu karteller oluşursa o zaman PKK’nın şehit ettiği görevli sayısından fazlasını düşünün çünkü Meksika’ya Kolombiya ya bakın bizim PKK’nın 40 senede şehit ettiği insan orada bir sene de kartel savaşlarında ölüyor.

***

Bunları hepimiz biliyoruz...

Ama aradan uzun süre geçtiği için unuttuğumuz bazı şeyler var...

1800’lü yılların ortalarında Türk-Rus savaşı ortalığı kasıp kavururken o zamanlar Avrupa’da gericiliğin merkezi olan Rusya’nın egemenliği altındaki Polonya’da 1831, 1848 ve 1863 yıllarında devrimci demokrat aydınlar ve subayların öncülüğünde ayaklanmalar yaşanmıştı...

Çarlık Rusyası tarafından acımasızca ezilen bu ayaklanmalarda yer alanların bir bölümü Rusya ile savaşan Osmanlı topraklarına sığınmış, kimi subay kimi mühendis kimi yazar ve ozan olarak birikimlerini Osmanlı toplumunun hizmetine sunmuşlardı...

Bu aydınların Türk aydınlanmasına yaptığı katkılar pek bilinmez, çünkü onların çoğu adım adım bu topluma uyum sağlamış, Müslüman isimleri almışlardır.

***

Prof. Dr. Şenol Kantarcı’nın Doğan Kitap yayınları arasında çıkan “Alfred Bielinski- Alfred Rüstem Bey” başlıklı kitabında bu konuda geniş bilgi bulunuyor...

Şu satırlar o kitaptan alınmıştır:

“XIX. Yüzyıl boyunca Rusya ve Avrupa’yı kasıp kavuran ayaklanma ve ihtilaller çok sayıda sürgün ortaya çıkarmıştır. Bunların önemli kısmı Osmanlı devletine sığınmıştır. Sadece Polonya’dan kaçaran İstanbul’a  yerleşenler (ki, yaklaşık beş bin kişi) Polonezköy’ü kurmuşlardır. Jerzy S. Latka , 1861 yılında İstanbul’da 15-20 bin Avrupalının yaşamakta olduğunu, bunların arasında ilk sırada İtalyanların, ikinci sırada Fransızların bulunduğunu, sonrasında ise Polonyalıların yer aldığını belirtmiştir. İstanbul’a sığınan bu insanlar nitelikli, donanımlı yani eğitimli şahsiyetlerdir.”

***

Vidin Valisi Ziya Paşa 1849 yılında Vidin’de 833’ü Polonyalı olmak üzere 1350 mültecinin bulunduğunu, bunların arasında General Kmety (İsmail Paşa), General Baron Stein (Ferhad Paşa) gibi ünlü askerlerin de bulunduğunu bildiriyordu...

Sözü edilen bu isimlerden biri Jozef Bem’di. Türkiye’ye sığınan ilk Polonyalılardan biri olan Bem, 1815’te Rus İmparatorluğu’na bağımlı bir krallık olan Polonya Krallığını bağımsızlığa kavuşturmayı amaçlayan yurtsever bir örgütte yaptığı çalışmalardan sonra Macar özgürlük savaşına katılmış ve Erdel’de komutasındaki birlikle Rusları yenerek büyük ün yapmış bir subaydı. Aynı zamanda bir mühendis olan Bem, buhar makineleri ve ilk roketlerin geliştirilmesine yaptığı katkılarla da tanınıyordu. Temeşvar savaşından sonra yaralı bir biçimde Osmanlı topraklarına iltica eden Bem ve emrindeki 200 Polonyalı asker kendi istekleriyle Müslüman olmuşlardı. Tarihimizde Murad Paşa olarak bilinen Bem daha sonra Halep Valisi olarak görev yapmış ve 1850 yılında orada ölmüştür...

***

Ünlü Polonyalı askerlerden biri de Nazım Hikmet’in dedesi olan Konstantin Borzecki’dir. 1848 ihtilalinin yenilgiye uğramasının ardından Osmanlı topraklarına sığınan Borzecki Müslüman olduktan sonra Mustafa Celaleddin adını almıştı...

Mustafa Celaleddin Paşa çok iyi bir kartograf olmanın yanı sıra yazmış olduğu “Eski ve Modern Türkler” adlı kitabıyla Türk tarihine katkıda bulunmuştu...

Onun oğlu Enver Celaleddin de paşa olmuştu. Ünlü şair Nazım Hikmet ve yazar Oktay Rıfat Mustafa Celaleddin Paşa’nın torunlarının çocuklarıydı. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ünlü komutanlarından Ali Fuad Paşa da (Cebesoy) Mehmed Ali Paşa adıyla tanınan Türkiye’ye sığınmış bir Alman mültecinin (Karl Detroit) torunuydu.

***

Polonya’da katıldığı ayaklanmanın yenilgiye uğraması üzerine Osmanlı devletine sığınan ve 1877 Osmanlı -Rus savaşında (93 Harbi) Osmanlı ordusunda yüzbaşı olarak görev yapan Teodor Rayski’nin oğlu Ludomil Rayski’nin serüveni de ilginçtir...

Babası ile birlikte Müslüman olan ve Türk tabiyetinde geçen Ludomil Rayski, Birinci Dünya Savaşı sonrasında bağımsız Polonya devletini kuracak olan Jozef Pilsudski’nin emrinde “Polonya Lejyoner Birliği”nde savaştıktan sonra Osmanlı Hükümetinin çağrısı üzerine İstanbul’a dönmüş, Çanakkale Gelibolu savaşı sırasında havacı teğmen olarak görev yaparken iki kez yaralanmış, sonra tekrar Polonya’ya gitmiş ve orada havacılık sanayisinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

(Devam edecek)