Önceki yazılarımızda CHP'nin seçim sonrası içine düştüğü krizi ele almıştık...
Ancak krizle karşılaşan tek parti CHP değil!... İYİ Parti de 'kurucu başkan'ın istifasıyla sarsılmış bulunuyor...
Olayla ilgili güncel gelişmeler herkes tarafından bilindiğinden biz işin bu yönünü bir kenara bırakacak ve meselenin temeline inmeye çalışacağız.
***
İYİ Parti'nin sorunu da tıpkı CHP'ninki gibi 'kimlik krizi'dir!..
Önceki yazılarımızda CHP'nin 'Batılı bir sosyal demokrat parti' olmak istediğini, ama ulusal devrimden kaynaklanan 'kökleri' benimseyen kitlenin, Batılı emperyalistlerin koltuk değnekliğini yapan siyasal akımlara özenen bu 'proje'yi bir türlü benimseyemediğini söylemiştik...
İYİ Parti ise 'merkez sağ'da yer alan 'liberal' bir parti olmak istiyor, ama içinden geldiği gelenek buna izin vermiyor.
***
Aslında bu sorun daha önce kendilerini 'liberal' olarak tanımlayan İtilaf ve Hürriyet Fırkası, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Fırka, Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP, DYP/DP gibi diğer partiler için de geçerliydi...
Bu partiler, güçlerini 'liberal' ideolojiden değil, toplumun gelenekçi ve muhafazakar kesiminin desteğinden alıyorlardı...
Ve o desteği kaybettikleri anda güçlerini de kaybediyorlardı.
***
Bu durumu açıklayacak bir çok neden sayılabilir... Ama herhalde en başta gelen neden 'liberal' ideolojinin gelişmesi için gerekli ortamın Türkiye'de hiçbir zaman mevcut olmamasıdır...
Bu açıdan 'Yeni CHP' ile İYİ Parti'nin durumu benzeşmektedir...
Her iki parti de içinde yer aldıkları toplumun üretmediği, üretemediği siyasal akımlara dayanarak güçlenmek isteyen partiler konumundadır.
***
CHP'nin durumunu ele alırken, sosyal demokrasinin Batılı gelişmiş (emperyalist) ülkelerde ortaya çıkan işçi aristokrasisine dayandığını, Türkiye'de ise o ülkelerdeki gibi güçlü bir işçi hareketi ve bu tür bir toplumsal katman olmadığını söylemiştik...
Benzer bir saptama 'liberal' siyasal eğilim için de yapılabilir...
Türkiye'de liberal siyasal eğilimler olsa da liberal ideolojiyi destekleyecek toplumsal zemin hiçbir zaman oluşmamıştır.
***
Bilindiği gibi liberalizm, Batılı ülkelerde kapitalizmin gelişme süreci içinde güç kazanan ancak siyasal sistemde kendisine yer bulamayan burjuva katmanların feodal toplumsal sisteme ve onun yarattığı siyasal despotizme karşı yürüttükleri mücadele içinde doğan bir siyasal akımdır...
Liberalizmin bayrağına yazdığı 'demokrasi' 'özgürlük' ve 'eşitlik' gibi soyut sloganlar, aslında gelişen bu yeni sınıfın siyasal sistemde kendisine bir yer açma çabasının ürünüdür... Ancak bu sınıf, Batı'da yaşanan sanayi devrimi ile güç kazanıp egemen hale gelince söz konusu sloganları bir yana atmış, daha sonraları ise emperyalist politikaların uygulanmasını kolaylaştıran 'propagandif' araçlar olarak kullanmıştır...
Bunun sonucunda eski 'liberalizm' ile 'yenisini' (sahtesini) ayırt etmek için 'neo-liberalizm' kavramı kullanılmaktadır.
***
Ülkemizde kapitalizmin gelişmesi ise klasik örneklerin aksine oldukça geç bir aşamada ve Batılı sömürgecilerin egemenliği altında yaşanmıştır...
Dolayısıyla 'liberalizm' daha çok Batı'da eğitim gören, orada görev yapan ya da yaşayan bazı aydınlar tarafından savunulmuş ancak toplumsal bir karşılık bulamamıştır...
Ülkenin ilk liberal düşünürü sayılabilecek Prens Sebahattin'den bu yana durum değişmemiştir.
***
Peki o zaman nasıl olmuştur da yukarıda sözünü ettiğimiz 'merkez sağ' partiler liberal ideolojiyi savundukları halde siyasal yaşamda bu kadar başarılı olabilmişlerdir?..
Bunun nedeni bu partilerin gerçekte liberal partiler olmamalarıdır...
Kuşkusuz bir köşe yazısında yapılacak toplu bir değerlendirme yanlış anlaşılmalara yol açabilir... Ancak şu kadarı söylenebilir: Bu partiler 'liberal' sloganlar kullanan 'muhafazakar' partilerdir ve genellikle Batı'ya ve onun sistemine tepki duyan 'reaksiyoner' kesimlerden güç almışlardır.
***
Kısacası, CHP ve İYİ Parti'nin yaşadığı sorunların temelinde 'iki arada bir derede' kalmış olmaları yatmaktadır...
Her iki partide de geleneklere sadık taban ile bunlara yeni bir yön vermek isteyen yönetimler arasında sorunlar yaşanmaktadır ve çelişkiler seçimlerde beklenen başarı sağlanamadığı için şiddetlenmiş bulunmaktadır...
Meseleye bu açıdan bakıldığında CHP'nin ve İYİ Parti'nin son seçimlerde aldıkları oy oranı bile başarısızlıktan çok bir başarı olarak değerlendirilebilir.