Cumhurbaşkanı Erdoğan iki gün önce, sarayında, seçim hezimetinden sonra İYİ Parti genel başkanlığından ayrılan Meral Akşener ile görüştü. Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde açıklanan programında yeralmayan görüşme için “sürpriz” ifadesi kullanılıyor.

Kısmen “sürpriz” denilebilir ama sağın o yüksek pragmatizmi ve oportünizmi karşısında şaşkınlığa düşmemek gerekir.  Çünkü, milli ve dini duyarlılıkların üzerinde tepinen sağ, halkı istismar ederken aslında arka planda nasıl iktidar parçası olacağının hesabını iyi yapar.

Demediğini bırakmadığı, hakaret ettiği, “senden cumhurbaşkanı olmaz” dediği Erdoğan’ı bugünlerde kurtarıcı ilan eden Bahçeli’nin siyasi pragmatizmi ortada duruyorken aynı okuldan yetişme Akşener’in Saray’a çıkması bu açıdan sürpriz değil.

Erdoğan’ın siyaseti de popülizmden, pragmatizmden beslendiği için koşullara göre ittifak aktörlerini rahatlıkla seçebiliyor; çünkü onun da tek derdi iktidarda kalabilmek… Ancak hakkını teslim etmek gerekir ki, ittifakları kurup işler karıştığında da sıyrılmak bakımından Erdoğan’ın eline kimse su dökemez.  

İktidara gelirken Kemalistlere karşı liberal solcular ve Fethullah Gülen cemaatiyle ortaklık kurdu. Gezi olaylarında liberaller ayıktı. Gülen cemaati ile yürütülen iktidar mücadelesinde siyasal tarihimizin en büyük kırılmalarından birini yaşadık ve Erdoğan, devleti birlikte dizayn ettiği Gülen cemaatiyle yollarını ayırdı.
Merkez sağda oluşabilecek herhangi bir güç birliği onu hep korkuttu. Bu nedenle
2007 seçimleri öncesinde sağda birlik için Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi'nin birleşmeleri gündeme geldiğinde hatta anlaşma yapıldığında DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ı çekip aldı.

HAS Parti, kendi kulvarında rakibiydi. Kendisine “Harun gibi geldi, Karun gibi oldu” diyen HAS Parti’nin Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a makam vererek partiyi çökertti. Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz ailesini de birtakım menfaat ilişkileriyle tarafına çekmesini bildi. Çözüm sürecinde Kürtlerle ittifak geliştirdi. 15 Temmuz’dan sonra ulusalcıların bir kısmını iktidarın parçası yaptı, aynı zamanda MHP ile ortaklık kurdu. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde rakibi Sinan Oğan’ı safına çekti.

Daha pek çok isim sayılabilir.

Erdoğan kendisine en sert sözleri söyleyen kim varsa şu veya bu şekilde bertaraf etti. Şimdi bu kervana Meral Akşener katıldı. Böylece, Türkiye’nin siyasal tarihinde en karanlık dönem olarak bilinen 1990’ların aktörleri; yani Tansu Çiller, Mehmet Ağar ve Meral Akşener aynı katara dizilmiş oldu.

Akşener, İYİ Parti’nin kongresinden sonra evine çekilmişti, saçları kestane rengiydi. Saray’daki görüşmede ise imaj yenilediğini gördük. Sarışın güzel (!) olmuştu artık Medyaya verilen samimi poza bakılırsa Erdoğan ve Akşener arasındaki uyum muhteşem, her ikisinin de gözleri ışıl ışıl. Aytun Çıray’ın, Erdoğan’ın Akşener’i, Millet İttifakı’na sızdırdığı iddiasını doğrulatacak ölçüde bir samimiyet var aralarında. Fotoğraf bu gizli temasların alenileşmesi sanki…

Görüşmeden hemen sonra Meral Akşener’in, oğlunun büyükelçi yapılması konusunda talepte bulunduğu kulisi yayıldı. Güya oğlu Fatih için Paris’i istemiş…
Yeni saç rengi, yeni ittifak, yeni ortaklıklar ve yeni makamlar…
Her devirde kazanan Erdoğan, hiçleşen diğerleri…