Kütahya’da MESEM kapsamında staj gördüğü atölyede üzerine sunta bloklarının devrilmesi sonucu 15 yaşındaki Erol Can Yavuz’un hayatını kaybetmesi, gözlerin bir kez daha MESEM’e çevrilmesine neden oldu. Medyada yeralan haberlere göre 2023-2024 eğitim öğretim yılının başlamasından yani eylül ayından beri 8 öğrenci yaşamını yitirmiş.

Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) meslek okulları statüsünde… Ortaöğretim kademesinde bulunan öğrenciler, çıraklık eğitimi adı altında Milli Eğitim Bakanlığı ile anlaşma imzalayan işletmelerde güya Ahilik kültüründen gelen usta-çırak ilişkisiyle mesleklerini pratik yaparak öğreniyorlar. 4 yıl süren bu eğitim çerçevesinde öğrenciler haftada bir gün okula gidiyorlar, 4 gün de işletmelerde pratik eğitim alıyorlar; üçüncü yılında kalfalık, dördüncü yılında da ustalık sınavına giriyorlar. Bütün öğrenciler tatil yaparken onlar, çalışmaya devam ediyorlar.

Bakanlık, çırak öğrencilere asgari ücretin yüzde 30’u, kalfalara da yarısı oranında ödeme yapıyor.

“Pratik eğitim” ifadesi ne derece doğrudur tartışılır; çünkü pratik ağırlıkta ve bu pratik yapmanın özünde de çocuk emeği sömürüsü var. Bu düzenleme 2016 yılında çıktı. Bir önceki Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in Kasım 2022 tarihli bir açıklamasına göre, yasal düzenleme öncesinde çırak kalfa sayısı 159 bin imiş. Kendisi bu rakamın 1 milyon 33 bine çıktığını ifade ediyor. Eğitim sendikalarının güncel açıklamalarına göre rakam 1.5 milyon sınırına dayanmış durumda.

Esas itibariyle bu, 1.5 milyona yakın öğrencinin eğitim hayatının dışına çıkması anlamına geliyor. Çünkü, üniversite mezuniyeti, bir iş edinebilmek, toplumsal statüyü iyileştirmek, sınıf atlamak anlamında geçerliliğini tamamen yitirdi. Pek çok genç artık üniversiteye gitmek istemiyor. Ayrıca maddi durumu iyi olmayan aileler çocuklarını okutamadıkları için çareyi çıraklıkta buluyor ve çocuklar MESEM’in yolunu tutuyor.

Eski bakan Mahmut Özer, “Değişiklikle hem işveren hem de öğrenciler için çok cazip bir mekanizma ürettik” diyor. Bu durumdan işletmelerin kazançlı çıktığı açık... Çünkü, normal koşullarda çalıştırdığı bir elemana asgari ücret ödemek zorunda kalacak olan işletme sahibi çocuk işçi çalıştırarak büyük bir maliyetten kurtuluyor.
Çırak, kalfa maliyetlerini devlet üstlendiği için sermayedarlar mutlu mesut… Bu yüzdendir ki, çoğu işletme bakanlıktan çırak-kalfa talep ediyor. Çocuklar ise sömürü mekanizmasının bir parçası haline geliyor.

 Zengin olanın iyi eğitim alabildiği dolayısıyla yarışta öne geçtiği, yoksul olanın ise eğitim imkanlarından yararlanamadığı için vasıfsız elemana dönüştüğü bir sistemden bahsediyoruz aslında.

 Eğitimin ticarileştirildiği, fırsat eşitliğinin kalmadığı bir Türkiye’de çocuklara tarikat ağı ve sömürü ağına girmekten başka seçenek sunulamıyor ne yazık ki.