Zaten derinliği olmayan bir hisse senedi piyasasına sahip olan BİST A.Ş’yi bekleyen en yeni tehlikenin kimler farkında acaba…Ama görünen o ki; yabancı yatırımcılar bu tehlikenin farkında…

Çünkü, yabancı yatırımcı geçen hafta tahvillerde yüklü alım yaparken, hissedeki çıkışına devam etti. TCMB verilerine göre, yurt dışında yerleşik kişiler, 16 Ağustos haftasında net 298 milyon dolarlık hisse senedi ve 12,1 milyon dolarlık Genel Yönetim Dışındaki Sektör (ÖST) varlığı sattı. 1,4 milyar dolarlık tahvil aldı. Yurt dışında yerleşik kişilerin 9 Ağustos itibarıyla 36 milyar 138 milyon dolar olan hisse senedi stoku, 16 Ağustos'ta 35 milyar 765,5 milyon dolara geriledi. Aynı dönemde yurt dışında yerleşik kişilerin tahvil stoku 13 milyar 427,8 milyon dolardan 14 milyar 796 milyon dolara yükseldi. Ama, ÖST stokları 431,2 milyon dolardan 417,7 milyon dolara geriledi. Böylece yabancı yatırımcı 16 Ağustos haftasında da hisselerde net satım yaptı. Son satışla birlikte geçtiğimiz 4 haftada 920 milyon dolarlık hisse çıkışı oldu.

Bizdeki BİST A.Ş öyle bir piyasa ki; defalarca istifa ettiği yönündeki iddiaların yalan olduğu açıklanmasına rağmen, halen daha istifa edeceği dedikodusunun yayılması bile çöküntü yaratıyor. Son çöküntü geçtiğimiz hafta sonu yaşandı. Yabancı yatırımcılar da piyasadaki bu ve buna benzer dedikoduların borsayı manipüle ettiğini görüyorlar da mı çıkıyorlar?

Konu Sermaye Piyasası Kurulu’nda da değerlendirildi. SPK, “Haftanın son işlem gününde sosyal medya mecralarında Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek hakkında asılsız istifa haberleri üzerinden Borsa yatırımcısını yanlış yönlendiren ve onların zarara uğramalarına sebep olan sosyal medya hesaplarıyla ilgili gerekli incelemeler başlatılmıştır” açıklaması yaptı.

Ya ilgili bakanın istifa ettiği haberini verenlere ne demeli…Eskiden iktidarla hemhal olup, şimdilerde muhalefet yapıyor(muş) gibi görünmesine ne demeli…Muhalefete ayar verdiği dedikodularının ayyuka çıktığı bir dönemde hem de…

Neyse konumuz bu değil…Bunu siyaset kendi içerisinde çözsün…

Biz gelelim borsadaki tehlikeye…Bahsettiğim konu konkordato…

Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) işletmelerin hem mali durumu kötü olan borçluları, hem de alacaklılarını korumayı amaçlayan, iflasa sürüklenen şirketin son tutunduğu dal olarak görülen, şirketin zor durumunu atlatmasına imkan sağlayan ve alacaklılarının mağdur olmasını önlemeyi amaçlayan konkordato uygulamasının halka açık şirketlerde olmasının zararı TTK’da öngörülmemiş sanırım.

Çünkü geçtiğimiz hafta halka açık bir şirket, konkordato için mahkemeden onay aldı. Çıkartılan dedikodular sonucu borsadaki hisseleri çakıldı. Halbuki bu şirketin alacaklarının ve borçlarının düzenlenmesi kararı idi konkordato. Ancak yapılan en büyük hata, halka açık şirketin tahtasının işleme kapatılması oldu. Yani konkordato ile işletmeden alacaklıların ve borçluların durumu güvence altına alınırken, bu şirketin BİST A.Ş’deki hissesini alan küçük yatırımcıların zarar etmesine yol açıldı. Tahtası işleme kapatılınca, küçük hissedarlar zararla oturdular.

İşte bu büyük bir tehlike…Konkordato bir yasal süreç biliyorum. Ancak bir şirket halka açılacaksa, konkordatoya gitmesini önleyecek bir düzenleme mi getirilir, yoksa konkordato ile birlikte şirketin alacaklı ve borçlularının yanı sıra, piyasada dolaşan paylarını elinde tutan küçük yatırımcıların da aynı şekilde güvenceye alınması mı sağlanır bilemem? Ancak çok acil buna bir çare getirilmeli. Çünkü ilkbahar ve yaz ayları boyunca halka arz olan işletmelerle ilgili de yeterince dedikodu yapıldı hatırlanacağı üzere. Bu dedikodular nedeniyle hisseleri halen manipülatif işlemlerle sarsılan bu şirketlerin de sıkıntıya girmeleri nedeniyle konkordatoya yönelebileceğini kim önleyebilir? Ya da bu şirketlerin konkordatoya gideceği dedikodusu hisselerinin çökmesine ve küçük yatırımcının zarar etmesine yol açmayacak mı?

Zaten uygulamada bazı art niyetli şirketlerin başvurduğu hileli bir yöntem de olan konkordato, şirketleri borçlularına karşı korurken, alacaklılar için herhangi bir önlem yok. Dahası 700 güne kadar varan tasdik kararları da göz önüne alınırsa ciddi mağduriyet yarattığı ve suiistimaller sonucu zincirleme iflasların tetiklenebildiği de biliniyor.