Önceki yazımızda ABD'nin 1990 sonrasında 'liberal demokrasi' bayrağı altında başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın kritik bölgelerini yeniden şekillendirme çabasından söz etmiş...

Ve bu politika doğrultusunda Saddam yönetiminin baskısı altında bunalan bir çok siyasal ve sosyal akımın ABD'nin Irak'a müdahalesini desteklemesini sağladığını belirtmiştik...

Bu akımlar arasında işgal sonrası kurulan hükümetlere katılan Irak Komünist Partisi, Kürt milliyetçiliğine dayalı partiler, bir takım aşiretler ve Şii hareketlerinin yanı sıra PKK ve bu örgütün komşu ülkelerdeki uzantıları da vardı.

***

Geçmişte yaşanan bazı acı olayların anılarıyla körleşen ve 'Büyük Ermenistan' hayalinden bir türlü vazgeçemeyen Ermeni 'lobileri' de bu süreçte aktifleşenler arasındaydı...

Türkiye'de bu akımlara karşı çıktığı için ABD yanlısı en önemli odak olan FETÖ eliyle tezgahlanan bir suikast sonucu 15 yıl önce öldürülen Hırant Dink, tezgahlanan oyunu görmüş ve öldürülmeden sekiz ay önce Malatya'da katıldığı bir toplantıda şunları söylemişti: 'Amerika, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere geldi... Emperyalizm geçmişte Ermenilere hata yaptırdı, bugün de Kürtlere yaptırıyor. Emperyalistler kendi işleri yapıp gittiler, geride kardeşi kardeşle kan içerisinde bıraktılar. Bugün Kürtlerin yaptığı da aynı şey.'

Dink, aynı konuşmada Karabağ işgaliyle yeniden canlanan Büyük Ermenistan hayallerine kapılan soydaşlarını da şöyle uyarmıştı : 'İlk başta şu Karabağ sorununun çözülmesi gerekiyor. Açık ve net söylüyorum. Ermenistan'ın işgal ettiği topraklardan çekilmesi lazım.'

***

Irak'ın işgalinin ardından ABD'nin Irak'ta yaptıkları bir süre sonra bu desteğin erimesine ve Irak toplumunun önemli bir bölümünün ABD işgaline karşı çıkmasına yol açtı...

Bu süreçte ABD Başkanı Bush'un Irak harekatını bir 'haçlı seferi' olarak tanımlaması, işgalin amacının görünenden çok farklı olduğunun ortaya çıkarmak açısından önemli bir rol oynadı...

Bush, Amerikan toplumunun WASP (White, Anglo Sakson ve Protestan) olarak adlandırılan en üst kesiminden geliyordu... Babası CIA Başkanlığı ve ABD Başkanlığı yapmış bir petrol milyarderiydi... Irkçı kesiminin desteğiyle başkanlık koltuğuna oturmuştu ve 'mesih'in kendisini kullanarak dünyayı kurtaracağına inanmaktaydı.

***

ABD'nin Irak'ı işgalinin ardından yaşanan rezaletler, ister istemez, Bush'u olumsuz bir simge haline getirmişti...

O nedenle ABD'yi yöneten 'küresel elit', Bush'un ardından gelecek yeni başkanı belirlerken yeni başkanın Bush'un tam tersi bir tip olmasına karar verdi...

Böylece adaylığını koyana kadar kimsenin tanımadığı önemsiz bir politikacı olan Obama'ya başkanlık yolu açıldı.

***

Bush ırkçı bir beyazdı; Obama melez bir siyahtı...

Bush Irak'ın işgalinin ardından 'İslam düşmanı' söylemi nedeniyle tüm Müslüman toplumların öfkesini üzerine çekmişti; Obama'nın ataları Müslüman kökenliydi...

Bush, hukuk tanımaz keyfi bir yönetimin simgesiydi; Obama bir hukukçuydu!

***

Kısacası, Obama, Bush'un ardından ABD'nin Ortadoğu'daki yeni müdahale ve işgallerini kabul edilebilir kılmak için 'ideal' bir tipti...

Tabii Obama'nın başkanlığını içine sindiremeyecek ırkçı beyazların tepkisini yatıştırmak için onun yanına konulacak 'sarışın' bir 'figür' de gerekliydi...

Bu görev için de 'bir muhafazakarın aklına ve bir liberalin kalbine' sahip olduğu iddia edilen ve kocası Clinton'un başkanlık döneminde Beyaz Saray'da yaşanan seks skandallarını 'soğukkanlı diploması' yoluyla çok iyi idare ederek Dışişleri koltuğuna layık olduğunu gösteren Hillary Clinton seçildi.

***

Bu tercihlerin ne kadar isabetli olduğu kısa zamanda ortaya çıktı...

Obama'nın göreve başlamasının hemen ardından 'ılımlı İslamcı' olarak nitelenen akımlarla kurduğu dostane ilişkiler sayesinde Tunus, Libya ve Mısır gibi geçmişte ABD ile ciddi sorunlar yaşamış ülkelerde 'eskimiş' yönetimler kolayca değiştirildi...

Ancak, bir süre sonra başkanların değişen profillerinin ABD'nin temel politikaları üzerinde fazla bir etki yaratmadığı görüldü. Yüzler değişmiş, ama ABD'nin emperyalist politikaları aynı kalmıştı.

(Devam edecek)