Önceki yazımızda 'Mustafa Kemal Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın muzaffer komutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu olarak tarihimizde hemen hemen hiç kimseye nasip olmayan bir saygınlık kazanmıştır' demiş...

'Ancak onu ananların tümü onu gerçekten anlamış mıdır, bilinmez!' diye devam etmiştik...

Örnek olarak da, Atatürk'e saygıda kusur etmeyen '68 kuşağı' mensuplarının Atatürk'ü en çok 'toprak devrimi' yapmamakla eleştirdiklerini, ama bunu yaparken, köylünün toprak isteyip istemediğini düşünmediklerini sözlerimize eklemiştik.

***

O dönemin genç kuşak devrimcilerinin bu eleştirilerinin altında Atatürk'ün istediği her şeyi yapabilecek güce sahip bir siyasetçi, bir 'Tek Adam' olduğu düşüncesi yatıyordu...

Ama öyle değildi...

Şevket Süreyya'nın 'Tek Adam' biyografisini okuyanların da kolayca görebileceği gibi, Atatürk, siyaseten olmaz denilen bir çok şeyi olur kılmayı başarsa bile aslında 'yalnız' bir adamdı. Samsun'a çıktığında siyasal reform planlarını hemen açıklasaydı, yanındakilerin çoğu onu o anda terk ederdi. Daha sonra giriştiği bir çok işte duraksayıp tereddüt etseydi, o da İsmet İnönü'nün 1946 sonrasında içine düştüğü duruma düşerdi. Nitekim, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın kahramanları olarak tarihe geçmiş olan Rauf Bey (Orbay), Doğu cephesi komutanı Kazım Paşa (Karabekir), Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Ege Bölgesi Komutanı Refet Paşa (Bele), zaferden sonra Mustafa Kemal Paşa'nın cumhuriyet kurma planından şüphe ettikleri için onu siyaseti bırakmaya zorlamışlar, bunu başaramayınca meclis çoğunluğunu da arkalarına alarak muhalefete geçmişlerdi.

***

Dahası, mücadele arkadaşları onun etkisini kırmak için savaşın bitmesini bile beklememişlerdi...

Rauf Bey'in Sivas'ta ABD'nin 'manda'sını (vekaleten yönetim) savunması, daha sonra Kazım Paşa'nın da desteğiyle işgal altındaki İstanbul'da açılan Meclis'e katılması ve isyan dalgalarıyla sarsılan Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'yı yalnız başına bırakması bunun bir örneğiydi...

Rauf Bey ve Kazım Paşa, o dönemde zaferin kazanılması için zorunlu bir koşul olan Sovyetler Birliği ile dostluğun geliştirilmesine karşı çıkmakta da birleşmişlerdi.

***

Sovyetler Birliği'nin ilk büyükelçisi olarak Türkiye'ye gelen Aralov, anılarında o dönemde Kafkas cephesinde yaşanan olayları anlatırken, 'Kazım Karabekir, Refet Paşa ve Rauf Paşa (Bey) bu konularda iki yüzlü davranmaktadır. Bunlar yeni Türkiye ile Sovyetlerin arasını açmaya çalışmaktadır' ifadesini kullanmıştır...

Sovyet yönetimi, Birinci Dünya savaşının sonunda Rusya'ya kaçarak Sovyet yönetimiyle işbirliği yapan ve Anadolu'da kendine bağlı bir direniş oluşturmaya çalışan Enver Paşa'ya destek vermiş, ancak Paşa'nın Pan-Türkizm ve Pan-İslamizm çabalarından vazgeçmediğini görünce Mustafa Kemal Paşa'yı desteklemeye başlamıştı...

O dönemde Sovyetler Birliği'nden Türkiye'ye milli mücadeleye katılmak amacıyla gelen Türkiye Komünist Partisi kurucusu Mustafa Suphi'nin Erzurum'dan Trabzon'a zorla götürülmesi ve burada Rusya'ya dönüş vaadiyle motora bindirildikten sonra denizde boğularak öldürülmesi olayı da büyük ihtimalle bu siyasi gelişmelerle bağlantılıydı.

***

Enver Paşa 1920 yılı Eylül ayında Bolşevik Rusya'nın önderliğinde Bakü'de toplanan Şark Milletleri Kongresi'ne katılarak Sovyet Rusya'nın Mustafa Kemal Paşa'ya yönelen desteğini tekrar kazanmak istemişti...

Enver Paşa'nın bu çabasına Bakü'de Türkiye Komünist Fırkasını kuran ve kongreye bu partinin temsilcisi olarak katılan Mustafa Suphi karşı çıkarak Enver Paşa'nın hesaplarını bozmuştu...

Mustafa Suphi yönetimindeki Komünist Partisi Türkiye'de Mustafa Kemal Paşa'nın başında olduğu Ankara Hükümetini destekliyor ve Ankara'ya giderek bu mücadeleye katılmayı savunuyordu.

***

Mustafa Suphi'nin katledilmesi olayının cereyan ettiği dönemde Trabzon, Enver Paşa ve Kafkasya'da üslenmiş olan kardeşi Nuri Paşa ile ilişkilerini sürdüren Kazım Karabekir Paşa'nın etki alanındaydı. Mustafa Suphi can güvenliğinin sağlanması gerekçesiyle Kazım Paşa tarafından Erzurum'dan Trabzon'a yönlendirilmiş, burada onbeş arkadaşıyla birlikte bir motora bindirilerek denizde katledilmişlerdi...

Olayı gerçekleştiren Enver Paşa'nın Trabzon'u fiilen yöneten adamı Yahya Kahya ve adamlarıydı...

Bu olayın gerçekleştirilmesinin amacı büyük ihtimalle sorumluluğu Ankara hükümetinin üzerine atarak Ankara-Moskova ilişkilerini bozmaktı.

(Devam edecek)