Avrupa Birliği (AB) oluşum sürecinden bu yana ciddi krizler yaşadı. İngiltere ve ABD’nin dünyada tek güç olma hesabıyla AB’nin siyasi ve ortak para birlikteliği konusunda hep bir karışıklık çıkardı. AB’nin iki lokomotif ülkesi Almanya ve Fransa’yı bile karşı karşıya getirerek karıştırmayı hep sürdürdü. AB ise siyasi istikrar sağlayalım derken, finansal krizlerle boğuştu. 2008 yılında küresel krizden önemli derecede etkilendi. AB ülkelerinde kamu açığının yükselmesi, rekabet gücünün azalması, işsizliğin artması ve düşük ekonomik büyüme gibi ekonomik ve mali sorunlarla karşı karşıya kaldı.

2010 yılında Yunanistan’da patlak veren borç krizi, kısa sürede diğer Avro Alanı ülkelerini de etkiledi. 2015 yılında patlak veren düzensiz göç krizi, hem Schengen Bölgesi’nin işlerliğinin sorgulanmasına, hem de üye devletler arasında fikir ayrılıklarına yol açtı. Ardından gelişen, Brexit, aşırı sağ ve popülist akımların yükselişi, transatlantik ilişkilerde gerginlikler gibi pek çok farklı süreçlere rağmen kendisini yenilemesi gerektiğini sıklıkla yaşadı.

Aslında bakıldığında AB’nin içerisine düştüğü ekonomik kriz ve siyasal krizin oluş şekli ile bizdeki ekonomik ve siyasi kriz arasında çok büyük bir fark yok. Ancak orada birliğin varlığını korumaya yönelik projeksiyonlar geliştirilirken, Türkiye'de halen AB’nin yeniden varoluşunu sağlayacak tespit ve önerilerin benzerini yapmamasına ne demeli?

Mario Draghi’nin “AB Rekabetçiliğinin Geleceği” raporu

Şimdi ise pandemi sonrası benzer bir sıkışıklığın içinden çıkmak için AB yeni açılımlarla yön bulmaya çalışıyor. Bu kapsamda AB Merkez Bankası Eski Başkanı ve İtalya Eski Başbakanı Mario Draghi önderliğinde hazırlanan “AB Rekabetçiliğinin Geleceği” konulu bir raporla süreç tahlil ediliyor.

Rapora göre AB rekabetçiliği ve değişim alanlarını etkileyen “Ortak hedeflere aynı öncelikler ve politika eylemleriyle odaklanılmaması. AB kaynağının farklı programlara dağıtılması nedeniyle etkisinin azalması. Kilit alanlarda AB düzeyinde eşgüdüm eksiliğinin bulunması” başlıklarında üç engel bulunuyor.

Yine AB’nin önünde “Sürdürülebilir büyümeye ulaşması için rakipleriyle arasındaki inovasyon farkını kapatması. Karbonsuzlaşma ve rekabetçiliği birleştiren bir plan uygulanması ile Dışa bağımlılıklarını en iyi şekilde yöneterek kendi güvenliğini sağlaması” başlıklarında üç önemli değişim olduğu kaydediliyor.

‘Savunma harcaması kısıtı jeopolitik değişim nedeniyle kalksın’

Raporda, AB’nin mevcut durumunun tahlilinde önemli ‘Temel Tespitler’le yapılıyor. Savunma harcamalarını kısıtlı tutularak, iç önceliklere daha fazla pay ayrılmasına olanak sağlayan jeopolitik ortamın artık olmadığına vurgu yapılıyor. Rekabet gücünü artırmak için ise ciddi bir paradigma değişimi gerektiği kaydediliyor.

Bu kapsamda ‘İnovasyonun güçlendirilmesi ve büyümeyi ateşleyecek yeni alanların bulunması.’, ‘Uygun maliyetli ve temiz enerji sağlamalı.’, ‘Dışarıya bağımlılıktan ileri gelen risklerin azaltılması ve stratejik bağımsızlığın güçlendirilmesi’ başlıklarında üç alanda dönüşümün gerekli olduğu belirtiliyor.

Son olarak AB ekonomisinde yaşanan eşgüdüm eksikliğinin sanayi politikasının etkinliğini engellediği tespiti yapılarak, eşgüdüm eksikliğine neden olanların “Tek pazarı göz ardı eden uygulamalar. Finansal araçlar arasında eşgüdüm eksikliği ve AB toplam kaynağının dağınık olması ve AB yönetişiminin karmaşıklığı ve politikaları arası uyumun yeterli düzeyde sağlanamaması” olduğu sıralanıyor.

Yapılan tespitlerin ardından, ‘Temel Öneriler’ de üç başlık sıralanıyor:

Gelecek dönem AB rekabetçiliğini şunlar oluşturmalıdır:

a. Küresel rekabetin sübvansiyonlar ya da yasal düzenlemeler tarafından çarpıtıldığı durumlarda hedefli sektörel ve sanayi önlemlerinin devreye alınması. b. Donanımlı ve yetkin işgücü c. Stratejik bağımsızlık ve güvenlik.

Yeni sanayi stratejisi şu alanları kapsamalıdır:

a. Rakiplerle aradaki inovasyon farkının kapatılması ve yenilikçiliğin ticari değerlere dönüşmeli. b. Karbonsuzlaşma çabalarının bir plan kapsamında rekabetçiliği güçlendirilmeli. c. Gerçek anlamda bir ‘dış ekonomi politikası’ geliştirilerek uygulanmalı.

Avrupa savunma sanayi geliştirmelidir ve yeni sanayi stratejisinin temeli şu unsurlara dayanmalıdır:

a. Tek Pazar’ın tümüyle uyumlaşmalı. b. Şirketlere değil, sektörlere odaklanan sanayi politikası geliştirilmeli. c. Yatırım harcamalarının AB GSYH’sının yüzde 5’ine varan tutarlara ulaşmalı. d. AB yönetişim yapısında reform yapılarak, bazı alanlarda daha hızlı ilerlemeyi seçen üye ülkelere esneklik sağlanması ve ayrıca hangi kararların ne düzeyde (AB ya da ulusal düzey) alınmasının yerinde olacağının belirlenmeli.

AB’nin gelecek görünümü ve yatay kesen politikalarda değişim için ise öneriler şu başlıklarda sıralanıyor:

“AB’nin Rakipleriyle Arasındaki İnovasyon Farkını Kapatması için Temel Öneriler. Karbonsuzlaşma Çabalarının Rekabetçiliği Güçlendirmesi içen Temel Öneriler. Dış Bağlılıkların Yönetilmesi ve Güvenlik. Bu başlık altında Dışsal Güvenlik Açıklarının Azaltılması ve Savunma ve Uzay Alanında Sanyi Kapasitesinin Güçlendirilmesi. Finansman ve Yatırımlar. Yönetişimin Güçlendirilmesi. Donanımlı ve Yetkin İşgücü Açığının Kapatılması. Rekabet Politikasının Yenilenmesi.”

Devam edecek. Pazar gününü ‘gelecek görünümünde yer alan başlıkları’ detaylandıracağız…