Türkiye Cumhuriyeti’nin “kurucu partisi” olarak kabul edilebilecek olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin simgesi olan “Altı Ok”, bu partinin yaptığı iki önemli devrimci hamle sırasında şekillenmiştir...

İlk hamle, 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye’nin teokratik bir devlet olmaktan çıkarak laikleşmesi, eğitimin bilimsel temellere dayandırılması ve Türkiye’nin üniter yapısının sağlamlaştırılması amacını taşıyan üç yasanın kabul edilmesidir...

“Devrim Yasaları” olarak nitelenen bu üç yasanın birincisi, Şeriye ve Evkaf (Vakıflar) ve Erkânı Harbiye-i Umumiye Bakanlıklarının Kaldırılmasına Dair Kanun’dur... Bu kanunla ordu içinde tarikatların ve cemaatlerin örgütlenmesi yasaklanarak ordunun siyasete müdahale etmesi engellenmiş, “fetva vermek” yerine hukuki işlemlere karışmayacak bir yapı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur...

İkinci yasa “Tevhid-i Tedrisat Kanunu”dur. Yasanın amacı medrese ve farklı dinsel yapılara hizmet amacıyla kurulmuş yabancı okulları ortadan kaldırmak ve laik eğitim birliğini sağlamak olarak belirlenmiştir... Bu amaçla öğretmen okulları, ticaret okulları, kız ve erkek sanat okulları, musiki mektepleri, köy enstitüleri, ziraat okulları ve benzeri kurumlar oluşturulmuş, bu kurumlarda cumhuriyeti ayakta tutacak kadrolar yetiştirilmiştir...

Üçüncü yasa, “Halifeliğin Kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Toprakları Dışına Çıkarılmasına Dair Kanun”dur... Bu yasanın amacı siyasal yapının “dinsel” ve “dünyevi” olarak ikiye bölünmesinin önlenmesi, buna bağlı olarak siyasal yapının “halifelik” gibi modern dünyada yeri olmayan, İslam dünyasında ise bölünmeler yaratan bir kurumun hegemonyasından kurtarılmasıdır.

***

O dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız tutumundan ve gelişmesinden rahatsız olan iç ve dış çevreler Bu yasalara karşı çıkmışlardır. Oluşan tepkiler sonucu Şeyh Sait ayaklanması başta olmak üzere bazı yerel ayaklanmalar patlak vermiştir. Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşa gibi başlangıçta saltanatın ve hilafetin kaldırılmasına karşı çıkan siyasetçi ve paşalar tarafından kurulan, ancak daha sonra “kamuflaj” amacıyla “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” adını alan parti, karşı-devrimci girişimlerin odak noktasına dönüşmüştür. Bu girişimlerin bastırılması sonrasında 1927 yılında “Cumhuriyetçilik”, “Milliyetçilik”, Halkçılık” ve “Laiklik” CHP’nin dört temel ilkesi olarak benimsenmiştir...

Burada bir gerçeği vurgulamak gerekmektedir: Atatürk döneminde belirlenen şekliyle “milliyetçilik” ırk ya da kan esasına değil bir ulusun parçası olmayı gönüllü olarak kabul etme esasına dayanan bir ilkedir. Bu ilkeyi kabul etmek kişinin etnik kökenini inkar etmesi ya da inkar etmeye zorlanması anlamına gelmemektedir. Bu ilkenin kabul edilmesinin amacı ülkenin “üniter bütünlüğü”nün korunmasıdır....

“Halkçılık” ise o dönemde saltanat ya da monarşiden değil “halk yönetimi” olarak tanımlanan cumhuriyetten yana olmayı belirleyen bir kavram olarak kullanılmıştır. Saltanat döneminde “Halk” kavramı tıpkı “Türk” kavramı gibi “sıradan” insanları küçümsemek amacıyla kullanılan bir sözcüktü. “Halkçı” olmak ise bu yapıya karşı halkın kendisini bizzat yönetmesi olarak anlaşılıyordu.

***

1935 yılında bu ilkelere “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ilkeleri de eklenmiş ve “Altı Ok” partinin simgesi olarak kullanılmaya başlanmıştır...

Bilindiği gibi, 1930’lu yıllar, cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan “liberal” ekonomik politikalara alternatif olarak “devletçilik” ilkesine dayalı politikaların öne çıktığı, kamu iktisadi teşebbüslerinin yoğun olarak kurulduğu bir dönemdi...

Ülkenin sanayileşmesi için girişilen bu hamle, emperyalist ülkeleri rahatsız etmiş, ülkenin ekonomik yönden güçlenmesine ve siyasal bütünleşmesine karşı çıkan kesimlerde “devletçilik” kavramına karşı tepkiler doğurmuştu.

***

Bu ilkeler günümüzde güncelliğini korumakta mıdır?..

Sorunun cevabı kimin hangi siyaseti benimsediği ölçüsüne göre değişmektedir...

Laiklikten, cumhuriyetin kamu yararına ekonomik yaşama müdahalesinden, eğitimin bilimsel temellere dayanmasından ve ülkenin üniter bütünlüğünün korunmasından yana olanlar için bu ilkeler güncel olmaya devam etmektedir...

Bu ilkelerle bir sorununuz varsa o zaman bu ilkeler “güncelliğini kaybetmiş” demektir.

***

Bu ilkelerin güncelliğini kaybettiğini savunanlar da kuşkusuz kendi içinde farklı gruplar oluşturmaktadır...

Devletin kuruluş ilkelerine temelden karşı olan ve laikliği kabul etmeyen bir kısım topluluklar “külli” bir karşı çıkışı temsil etmektedir...

Görünüşte bu ilkelere itiraz etmeyen neo-liberaller ise Altı Ok’un “eskidiğini”, “Avrupa Birliği ve diğer uluslararası ilişkilerle olan bağlantılara uygun olarak “yeniden yorumlanması” veya “boyanması gerektiğini” savunmaktadır. İşin en vahim yanı ise bu ikinci kategoridekilerin  önemli bir bölümünün CHP’nin kendi içinde ve yönetiminde bulunmasıdır.