Suriye’de Esad rejiminin cihatçı teröristlerin saldırıları sonrasında Şam ve yöresinde tutunup tutunamayacağı henüz belli olmadı...
Ancak ortada görünen bir gerçek var...
İdlib’den çıkıp yayılan saldırı karşısında aciz duruma düşen Suriye rejiminin geleceği belirsiz bir hal aldı.
***
HTŞ saldırısı başladığında, 2011’de başlayan iç savaş sırasında bile hiçbir zaman tamamen düşmemiş olan Halep kentinin çatışmasız boşaltılması herkeste büyük şaşkınlık yaratmıştı...
Ancak bu şaşkınlık kısa sürdü ve Suriye’nin bu saldırı karşısında stratejik bir zafer kazanmak için tahrip edilmesini istemediği Halep’ten geri hatlara çekildiği, böylece saldırgan güçlerin yayılmasını sağlayarak daha sonra yapacağı büyük bir saldırıyla bu güçleri yok etmeyi planladığı şeklinde yorumlar yapılmaya başlandı...
Ancak rejim güçlerinin Şam’ın Lazkiye gibi Akdeniz kıyısındaki kentlerle irtibatını sağlayan ve coğrafi olarak düştüğü takdirde Şam’ın yolunu açacak olan Hama’yı da kısa süren bir çatışmanın ardından terk etmesi bu yorumların gerçeği yansıtmadığını gösterdi.
***
Bu yazının yazıldığı saatlerde Humus’u ele geçiren HTŞ güçleri Şam’a doğru ilerlemekte...
Şam’da kurulan savunma hattının bu akını durdurabileceğine inananların sayısı ise her geçen saatle birlikte biraz daha azalmaktaydı...
Çünkü durum, şu ana kadar yaşananların taktik bir geri çekilmeden çok moral olarak çökmüş ve savaşma azmini yitirmiş bir ordunun silahlarını düşmana terk ederek kaçması olarak açıklanabileceğini gösteriyor.
***
Bu çöküşü yaratan siyasi, ekonomik ve psikolojik nedenleri muhakkak ki önümüzdeki aylarda hatta yıllarda tartışılacak...
Ancak ortada bir gerçek var: Suriye rejiminin yaşamaya devam etmesi durumunda bile ülkenin kuzeyine yeniden hakim olması artık kolay kolay mümkün olmayacak...
Ve bu durum en büyük etkiyi Türkiye üzerinde yaratacak.
***
Bilindiği gibi Türkiye’nin Suriye ile ilgili resmi açıklamaları Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve iki ülke arasındaki ilişkilerin hükümetler arasında yapılacak görüşmelerle tekrar normal ilişkilere döndürülmesi yönündeydi...
Suriye topraklarında TSK’nın varlığının ve operasyonlarının amacı da bu bölgedeki terör örgütü PKK/PYD’nin varlığının sınırlandırılması, mümkünse yok edilmesi olarak açıklanmaktaydı...
Kuzey Suriye’de PKK/PYD ve HTŞ ile çelişkileri olan bazı yerel güçlerin Suriye Milli Ordusu adı altında eğitilip donatılması ise Suriye’nin yapılması planlanan yeni anayasasında legal statüye kavuşacak olan muhalefet güçlerinin PKK/PYD ve HTŞ’nin saldırıları karşısında korunması ihtiyacına dayandırılıyordu.
***
Ortaya çıkan son durum ise şu şekilde:
HTŞ, Suriye’nin yönetimini ele geçirme yolunda ilerlemeye ve tabanını genişletmeye devam ediyor....
Bu durum karşısında bölgeyi iyi bilen Cumhurbaşkanı Erdoğan bile yakın zamana kadar Türkiye’nin “terör örgütü” olarak tanımladığı HTŞ ağırlıklı güçler için "muhalifler” tanımını kullanıyor ve “Temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüşün devam etmesidir" diyor...
Oysa daha 13 Kasım gibi yakın bir tarihte Suriye cumhurbaşkanı olarak kabul ettiği Esad'a uzlaşma çağrısı yapmış, "Ben hala Esed'den umutluyum" demişti.
***
Öte yandan geçmişte IŞİD ile PKK/PYD güçlerinin Kobani’deki çatışmalarını hatırlayan ve gelecek hesaplarını buna dayanarak yapanların hesapları da tutmayacak gibi görünüyor. Çünkü IŞİD ve El Nusra geleneğinden gelen HTŞ, beklenenin tersine uzlaşmacı bir görüntü sergiliyor ve PKK/PYD’yi de kapsayan diğer muhalif güçlerle iyi ilişkiler kurmak niyetinde olduğunu gösteren jestler yapıyor...
HTŞ başkanı Colani’nin CNN’e yaptığı şu açıklamayı bu çerçevede ele almak gerekiyor:
“HTŞ, Suriye toplumunun geniş kesimlerini temsil eden yeni kurumlara tam entegrasyonunu sağlamak için kendisini feshetmeyi düşünüyor. Halep, bir ‘geçiş organı’ tarafından yönetilecek. Tüm silahlı gruplar, HTŞ de dahil olmak üzere savaşçılar önümüzdeki haftalarda sivil bölgeleri terk etmeye yönlendirilecek ve bürokratlar işlerine geri dönmeye davet edilecek. Şehrin farklı sosyal ve kültürel normlarına, tüm çeşitlilikleriyle Müslümanlara ve Hristiyanlara saygı gösterilecek.”...
PKK/PYD/SDG’nin başı “Mazlum Kobani”, bu mesaja şu cevabı veriyor:
“HTŞ ile irtibatımız var. Şimdiye kadar onlarla savaşmadık. Yeni bir süreç ortaya çıktı. Bizi ilgilendiren; bizim bölgemizin saldırıların hedefi olmamasıdır. Bütün güçlerle ateşkes olmalı. Siyasi yollarla sorunlarımızı çözmeliyiz”...
Ve ekliyor: “Bölgemizi saldırılardan korumak için ABD başta olmak üzere Koalisyon Güçleri ile irtibat halindeyiz”!
***
HTŞ ve PKK/PYD’nin uzlaşması ve yeni bir siyasal yapılanmaya gitmesi halinde Türkiye’nin bugüne kadar izlediği politikaları gözden geçirmesi gerekecek...
Çünkü ortaya çıkan yeni durumda Türkiye’nin Rusya ve İran ile birlikte oluşturduğu Astana Süreci tamamen çökerken HTŞ’nin ABD ve İsrail destekli PYD ve Suriye Özgür Ordusu (SÖO) ile oluşturacağı ittifak ABD’nin ve Batılı ülkelerin desteğiyle Suriye’nin geleceği adına konuşma yetkisini kendisinde görecek.
Şimdiye kadar Türkiye ile birlikte hareket eden muhalif güçler ise “vakum etkisi” altında bu yeni oluşumun dışında kalmak istemeyecek.
***
Kısacası Suriye sorunu önümüzdeki günlerde Türkiye’nin karşısına yeni sorunlar çıkaracak ve bu sorunlar iç politikamızı önemli ölçüde etkileyecek.