Suriye’de Esad rejimi devrildi; ama bu işin arkasında kimin olduğu sorusu hala tartışılıyor...
İlk bakışta bu soru çok “absürd” bir soru gibi görünüyor. Öyle ya, görünüşe göre HTŞ adlı cihatçı bir örgüt yıllardır saklandığı yuvasından çıktı ve rahat bir yürüyüş yaparak rejimi devirdi!..
Peki ama, nasıl oldu da on yıla yakın bir süre boyunca IŞİD, El Kaide, ve benzeri örgütlerin yapamadığı bir işi HTŞ bu kadar kısa sürede becerebildi?
***
Biraz düşününce bu sorunun cevabının göründüğü kadar basit olmadığı ortaya çıkıyor...
Mesela yakında ABD başkanlık koltuğuna oturacak olan Trump bu soruyu şöyle cevaplıyor:
“İki taraftan söz ediliyorsa bir taraf yok edildi. Diğer tarafın kim olduğunu kimse bilmiyor, ama ben biliyorum. Bu işin arkasında Türkiye var”...
***
İlk bakışta, Trump’ın, bu sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı övmek için söylediği düşünülebilir...
Nitekim, sözlerinin devamında Erdoğan’ın ‘Çok akıllı ve güçlü bir adam’ olduğunu sözlerine ekliyor..
Ne var ki, daha sonra işi Türkiye’nin “bölgesel emellerine” getirip, “Binlerce yıldır orayı istiyorlardı ve aldılar” deyince işin rengi değişiyor.
***
Bu sözler, “Yeni Osmanlıcılık” hayalleri kuran bazılarının hoşuna gidebilir...
Ama ABD ile onun uzantısı İsrail’in onlarca yıldan bu yana yaptıklarını izleyen ve bu bölge ile ilgili uzun vadeli planlarını bilenler “Acaba bu sözlerin arkasında ne var?” diye düşünmeden edemiyor...
Bu noktada birkaç hatırlatma yapmak gerekiyor.
***
Suriye operasyonunun 2011 yılında Obama döneminde ABD tarafından başlatılmış olduğu biliniyor...
O zaman Suriye’ye saldıran esas güç IŞİD’di...
IŞİD ise Afganistan’ın Rusya tarafından işgali sonrasında Bush’un yakın dostu Bin Ladin ailesinin bir ferdi olan Usame Bin Ladin tarafından kurulan El Kaide’nin uzantısıydı. Nitekim Trump ilk başkanlık döneminde koltuğa oturduğunda bu olayla karşı karşıya kalmış ve “IŞİD’i Obama ve (Hillary) Clinton kurdu” demişti.
***
Bush döneminde Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD tarafından Afganistan ve Irak’ta kullanılan El Kaide, Taliban’ın yönettiği Afganistan ABD’nin yörüngesinden sapınca “ikiz kuleleri” bombalayarak Afganistan’ın ABD tarafından işgali için bahane yaratmıştı. Daha sonra Bağdadi tarafından kurulan Irak’ta kurulan IŞİD ise Obama döneminde Suriye’ye saldırı aracı olarak kullanıldı...
ABD kısa sürede yıpranan bu örgütün karşısına daha sonra PKK’nin Suriye’deki uzantısı PYD’yi çıkardı. PYD, ABD tarafından eğitilip donatılarak kısa zamanda ABD’nin “kara ordusu” haline getirildi ve IŞİD’in boşaltmak zorunda kaldığı bölgelere yerleştirildi...
Böylece Büyük Ortadoğu Projesi’nin temel amaçlarından birinin gerçekleştirilmesi yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Bu amaç, Türkiye, Irak ve Suriye topraklarından koparılacak parçalarla “İkinci İsrail” olarak ABD’ye hizmet edecek Kürtler tarafından yönetilen bir “uydu devlet”in yaratılmasıydı.
***
ABD’nin El Kaide’den ürettiği örgütlerle olan macerası bu noktada bitmedi...
Trump dönemine gelindiğinde, IŞİD lideri Bağdadi’nin IŞİD’i Suriye’de örgütlemekle görevlendirdiği Golani adlı bir “cihatçı”, “dışlanmış” ve gücünü yitirmiş olan Bağdadi’ye baş kaldırdı...
Golani, IŞİD savaşçılarını “cihadın altını oymayı amaçlayan yönünü şaşırmış güçler” olmakla suçladı ve El Nusra adlı “yeni” bir örgüt kurdu. IŞİD ise bu suçlamaya ABD'nin Golani’nin adını küresel terörizm listesinden çıkardığı ve ajanı haline getirdiği iddiasıyla cevap verdi...
IŞİD lideri Bağdadi, daha sonra Golani’nin yönettiği El Nusra’nın egemenliği altında bulunan İdlib’in Türkiye sınırına yakın bir köyünde saklandığı evde ABD ordusu tarafından yapılan bir operasyonla öldürüldü. Böylece önü açılan Golani, ABD'nin silahlandırdığı ve eğitim verdiği "ılımlı" olarak adlandırılan grupların da katılımıyla güçlenen örgütüne Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) adını verdi...
2020-2022 yılları arasında ABD, HTŞ’nin İdlib’e hakim olması için Golani’nin tüm rakiplerini temizledi ve İdlib’in anahtarını HTŞ’ye teslim etti. Golani de bunun karşılığında “Suriye'de Avrupa veya Amerikan halkını hedef alan dış operasyonlar yürütmek politikalarımıza tamamen aykırıdır.” açıklamasını yaptı. HTŞ, İdlib’i yönettiği dönemde ABD, İsrail, İngiltere ve Ukrayna tarafından eğitildi, donatıldı ve İsrail’i durduran İran-Suriye-Hizbullah ittifakını bölmek için Esad rejiminin üzerine salındı.
***
Esad rejimini deviren örgütün kısa hikayesi işte böyle...
Bu örgüt şimdi sözde Suriye’yi yönetiyor, ama aslında yönetimi Halep’ten Şam’a kadar uzanan bir bölge ile sınırlı...
Bu arada PYD ile Suriye’nin bölünmesi konusunda anlaştı ve Suriye’nin güney bölgelerini adım adım işgal eden İsrail’in Esad rejiminden kalan tüm alt yapı ve silah gücünü yok etmesini seyretmekle yetiniyor.
***
Hal böyleyken ABD’nin müstakbel başkanı, HTŞ saldırısının başlamasından kısa bir süre önce Esad’a barışmak için el uzatan, Kayseri olayları bahane edilerek HTŞ tarafından hedef alınan ve halen ABD’nin “kara ordusu” PKK/PYD güçlerine karşı savaşan güçlere destek olan Erdoğan’ı Suriye rejimini yıkmakla suçluyor...
Hem de İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Gazze ve Lübnan’dan sonra Suriye’yi de değiştirmiş olmakla övündüğü ve sırada başkalarının da olduğunu ima ettiği bir sırada!..
Bu işin arkasında kimin olduğu belli olmuyor mu?