Müzmin muhalif dostlardan biri anlattı…
Daha doğrusu anlatmaya çalıştı.
Mübarek, her cümlesinin sonunda basıyor kahkahayı…
Ama ne gülmek…
Gelip geçen, bakıyor tuhaf tuhaf…
Onlar da benim gibi, ‘’kafayı sıyırdı’’ diye düşünüyorlardır kesin.
O güldükçe beni de bir gülme aldı…
Neye güldüğümü bilmeden kahkahalar atarak dostuma eşlik ediyorum.
Bir ara toparlar gibi oldu
Ben de anlamsız gülüşüme son verdim.
Gülme krizinin sonlandığı aralarında söylediklerinden, bizim kadim dostu katıla katıla güldüren şey, bir tv kanalında yayınlanan programda katılımcılardan birinin içinde bulunulan durumun ihtişamından bahseden sözleri olmuş.
Fıkra sanmış söylenenleri önce, bakmış ki bayağı ciddi…
İşte o anda ipler kopmuş…
Kahkaha krizine kapılmış
O anı anlatırken, sanki yeni bir krize girmiş gibiydi…
Ben, ‘’Eee’’ diyerek, katılımcının ‘’ihtişam’’ sözcüğünden neyi kastettiğini anlamaya çalışırken, arkadaşım yeni bir krize girmiş gibi, iki büklüm vaziyette gülüyordu.
Ama ne gülme…
Meraklıların sayısı artınca, ‘’benim otobüs geldi’’ diyerek, koşar adımlarla kadim dostun yanından uzaklaştım.
Eve döndüğümde ilk işim bilgisayarın karşısına oturmak oldu.
‘’Sinir krizi nedir’’ sorum üzerine ekranda beliren yanıtta şöyle deniliyordu:
‘’En olmayacak yerde bir anda içinizden gülmek geliyor ve kendinizi tutamıyor musunuz? Sinirleriniz bozulduğunda kahkahayı basıyor musunuz? Aslında gülme krizi, tıpkı ağlamak gibi; aşırı bir duygunun kontrolden çıkması, zor bir durumu dışa vurma biçimidir.’’
Dostun durumuyla bir ilinti kurmaya çalıştım.
‘’Tamam buldum’’ diye mırıldandım birden.
Bizimkini krize sokan şeyin, tv’deki programa katılandan birinin ülkedeki mevcut durumu özetlerken yaptığı ‘’muhteşem’’ benzetmesiydi.
Bilgisayarı kapatırken ben de krize kapılmış gibi kahkahalarla güldüğümü fark ettim…