Son yazımızda ABD’nin Ortadoğu’da Rusya, Çin ve İran’ın artan etkisine karşı yürüttüğü savaşta Arap ülkelerinin desteğine muhtaç olduğunu, bu nedenle çatışmanın başlangıcında İsrail’e verdiği “koşulsuz” destek yerine Gazze’de bombardımana geçici de olsa ara verilmesini ve Gazze’nin gelecekteki yönetiminin halen Batı Şeria’da kendisi ile uyumlu bir politika sürdüren FKÖ’ye bırakılmasını talep ettiğini söylemiştik...
Gazze’de yönetimi savaş sonrasında da elinde tutmak isteyen Netanyahu yönetimi ise bu talebe savaşın başından bu yana tepki gösteriyor...
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın İsrail'e düzenleyeceği ziyaretinin hemen öncesinde Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki HAMAS bürosunun bir İsrail İHA’sı tarafından bombalanması ve örgütün Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih El Aruri'nin öldürülmesi bu tepkinin bir ifadesidir...
Blinken'ın İsrail'e düzenleyeceği ziyaretin bu olayın ardından ertelenmesi ise ABD’nin bu hamleye verdiği bir cevap olarak görülmelidir.
***
Olayın hemen ardından İran’ın Kirman kentinde geçtiğimiz yıl İsrail kaynaklı bir operasyon sonucunda öldürülen İranlı Devrim Muhafızları Örgütü komutanı Kasım Süleymani’nin ölüm yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen anma töreninde 73 kişinin ölümüne 170 kişinin yaralanmasına neden olan iki patlamanın gerçekleşmiş olması da hiç kuşkusuz bir tesadüf değildir...
İsrail, bu hamleyi yaparak yalnız Gazze’yi değil tüm Ortadoğu’yu ateşe verme planından kolay kolay vazgeçmeyeceğini göstermiştir...
ABD'li ünlü yönetmen ve senarist Oliver Stone, geçtiğimiz günlerde İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları konusunda, "Hayatımda böyle bir katliam görmedim" demiş ve İsrail Başbakanı Netanyahu için, "delirdi" ifadesini kullanmıştı... Netanyahu’yu şahsen tanıyan ve kendisiyle röportaj da yapmış bulunan Stone’un, Gazze olayı ile İsrail’in nükleer silahlanma konusunda İran ile giriştiği üstü örtülü savaş konusunda bir ilişki kurmuş olması dikkat çekicidir. Stone, İsrail’in kendi nükleer bombasını yapabilmek için zenginleştirilmiş uranyum peşinde koştuğunu belirttiği açıklamasının sonunda şu uyarıyı yapmıştı: “İlgilendikleri şey tamamen bu. Bomba yapmayı istiyorlar, böylece İran'ı patlatacaklar."
***
Hatırlanacağı üzere bu köşede HAMAS’ın İsrail’e yaptığı baskın sonrasında 5 Ekim tarihinde yayınlanan “Kim haklı?” başlıklı yazımızda HAMAS’ın yürüttüğü operasyonu net bir şekilde destekleyen tek devletin İran olduğuna, İran Lideri Ali Hamaney'in danışmanı Rahim Safavi’nin, saldırıdan sonra Filistinli savaşçıları kutladığına dikkat çekmiş, son dönemde Ortadoğu’da “Doğu-Batı çelişmesinin yarattığı iki kutup başından biri İsrail, diğeri ise İran’dır” demiştik...
HAMAS liderlerinden Aruri’ye yapılan saldırının İran tarafından desteklenen Hizbullah örgütünün kalesi durumundaki Beyrut’ta gerçekleştirilmesi ve saldırının ardından İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kanaani’nin, Aruri'nin öldürülmesinin "direniş damarlarında yeni bir kabarmayı ve Siyonist işgalcilere karşı savaşma motivasyonunu ateşleyeceğini" söylemesi de Gazze savaşının Gazze ile sınırlı kalmayacağının bir başka göstergesidir.
***
Bu olaylara biraz daha geniş bir çerçeveden bakıldığında yaşanan bu gelişmelerin Asya ve Avrupa’yı Afrika üzerinden birbirine bağlamayı hedefleyen Çin’in yaklaşık on yıl önce başlatmış olduğu “Kuşak ve Yol Projesi” ile yakından ilişkili olduğu görülecektir...
Bu proje çerçevesinde Çin, Ortadoğu’da ABD ve İsrail tarafından kışkırtılan İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerginliği gidermeyi hedefleyen bir inisiyatif başlatmış, 2023 yılında meyvelerini vermeye başlayan bu inisiyatif sonucunda yıllardır Yemen’de “vekalet savaşı” yürüten bu iki ülke arasında bir yumuşama dönemi başlamıştı...
ABD ise bu inisiyatife Suudi Arabistan başta olmak üzere kendisine bağlı bulunan ülkeleri İran ve Çin’den uzaklaştırma amacıyla başlattığı “İsrail ile yumuşama” süreciyle cevap vermişti...
İsrail’deki fanatikler tarafından oluşturulmuş olan Netanyahu hükümeti, bu girişimlerin her ikisinden de rahatsız olmuş ve HAMAS’ın yaptığı baskını bahane ederek Ortadoğu’da gerginliği artırma yönünde harekete geçmişti.
***
Yumuşama ortamından rahatsız olan bir başka güç ise Müslüman Kardeşler örgütünün bir kolu olan HAMAS’tı. Çünkü ABD’nin başlattığı proje, Gazze’deki HAMAS yönetiminin yerine Batı Şeria’daki Mahmud Abbas yönetiminin geçirilmesini amaçlamaktaydı...
Suudilerin Müslüman Kardeşler Örgütü’ne olan düşmanlığı bilinmektedir. Bu düşmanlık geçtiğimiz yıllarda bu örgütün koruyuculuğunu üslenmiş olan Katar ile Suudi Arabistan’ı bir savaşın eşiğine kadar getirmişti. Müslüman Kardeşler ve HAMAS’a yakınlık duyan Türkiye de bu süreçte Katar ile birlikte hareket etmiş, bunun sonucunda Suudi Arabistan ile Türkiye arasında bir gerginlik yaşanmıştı...
Kısacası, HAMAS’ın 2023 yılı sonlarında gerçekleştirdiği baskın ile başlayan ve İsrail’in Gazze’ye saldırıyla devam eden süreç, Ortadoğu’yu 2024 yılı boyunca devam edeceği görülen bir şiddet ortamına sürüklemiş bulunmaktadır.
(Devam edecek)