Önceki yazılarımızda Türkiye'nin 2021 yılında karşılaşacağı en büyük sorunun ekonomiden kaynaklanan sıkıntılar, özellikle de borç sorunu olduğunu söylemiş...

Ve borcun miktarı kadar 'çevrilebilirliği'nin de önemli olduğunu belirterek, bu konuda olumlu bir örnek olan Çin örneğine değinmiştik.

***

2 trilyon 114 milyar dolarlık dış borçla dünyanın en borçlu ülkesi durumunda olan Çin, geçtiğimiz yıllarda aldığı borçları sanayi başta olmak üzere verimli yatırımlarda kullanarak borcunu 'çevirmekle' kalmadı, ekonomisini de hızla geliştirdi...

Çin'in döviz rezervleri 2020 sonu itibariyle 3.128 trilyon ABD Doları civarında... Yani toplam borcunun yaklaşık bir trilyon dolar üzerinde... Dış borcunun milli gelire oranı ise yüzde 15 gibi düşük bir seviyede...

Türkiye'nin 435.1 milyar dolar tutarındaki dış borcunun milli gelirinin yüzde 59.1'ine denk geldiği düşünülürse, 'miktar'ın tek başına fazla bir anlam ifade etmediği daha iyi görülebilir.

***

Asıl sıkıntı rezervlerde...

Türkiye'nin aralarında yer aldığı ' düşük ve orta gelirli ' 120 ülkede rezervlerin dış borca oranı ortalama yüzde 72...

Türkiye'de bu oran geçen yıla kadar yüzde 18 düzeyindeydi. Ancak 2020'de TL'deki değer kaybının önünde geçmek için rezervden 120 milyar dolar civarında para harcandı ve sonuçta swap (takas) ile yurt içi ve yurt dışındaki bankalardan ödünç alınan döviz ve altınlar hariç tutulduğunda rezerv eksi seviyelere geriledi.

***

2015-2020 döneminde Dünya Bankası Kamu Borç Yönetimi Danışmanlığı'nda birim yöneticisi olarak görev yapan Coşkun Cangöz, 2021 yılında bu konuda yaşanabilecek sıkıntılar konusunda şu uyarıyı yaptı:

'Milli gelir 2020'de düştüğü için Türkiye dahil pek çok ülkede borçluluk oranlarının daha da bozulduğunu göreceğiz. Buna ilaveten Türkiye dahil pek çok ülkede kısa vadeli dış borç artışı var. Bu da dikkat çekiyor. Üstelik vade kısaltmasına rağmen borçlanma maliyetleri artış gösteriyor. Oysa ki gelişmiş ülkelerde sıfır, hatta negatif maliyetle uzun vadeli borçlanma yapılabildiğini görüyoruz.'

Cangöz'ün de belirttiği gibi gelişmiş ülkelerde borçlanma sıfır ile yüzde 1 arasında faizle gerçekleştirilebilirken Türkiye'nin dolar cinsinden yüzde 6, TL cinsinden yüzde 15 faize karşın borç bulmakta zorlanması; bunun yanı sıra son iki yılda fon çıkışlarının giderek hızlanması durumun vehametini gösteriyor.

***

Ekonomik tablo, döviz fiyatlarında 2020'nin son aylarında görülen artıştan sonra daha da bozulmuş durumda...

Türkiye ekonomisinin büyük ölçüde 'dolarize' olması, iç borçlanmanın da giderek döviz ağırlıklı gerçekleşmesi sonucunu doğuruyor...

Hazine'nin 2000'li yıllarda bıraktığı yurtiçi piyasalardan döviz ve altın cinsi borçlanmaya 2017'de yeniden başlamasının ardından yurtiçi piyasalardan döviz ve altın cinsi borçlanmanın 2019 sonunda 14.5 milyar dolara ulaşması bu durumun bir sonucu... Döviz borcunun toplam borç içindeki payı, geçtiğimiz yıl sonunda yüzde 58'e kadar yükselmiş bulunuyor.

***

Geçen yıl Merkez Bankası tarafından yayınlanan 'Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri'ne göre Türkiye'nin 2021 yıli içinde ödemesi gereken dış borç miktarı 181,3 milyar dolar...

Cari açık ilk dokuz ayda ise 27,97 milyar dolardı. Bir oranlama yapıldığında açığın yıl sonu itibariyle 35 milyar dolara ulaşacağı görülüyor...

Bu rakam da 181 milyar dolara eklendiğinde Türkiye'nin önümüzdeki yıl borçları çevirmek ve açığı kapatmak için 210 milyar dolarlık bir kaynak bulması gerekecek.

***

Geçen yılın son günlerinde döviz fiyatlarında göreli bir gerileme yaşanması ve faiz artırımı sonucu tahvil borsa piyasasına bir miktar kaynak girmesi, mevcut eğilimin son bulacağına ilişkin bazı yorumlara yol açtı...

Örneğin ABD'nin önde gelen ekonomi gazetesi Wall Street Journal, 2020'nin ilk aylarında Türkiye'den 13 milyar dolarlık yabancı sermaye çıkışı gerçekleşmişken 2020'nin son iki ayında tahvil-bono piyasasına 2.5 milyar dolar, hisse senedi piyasasına da 1.4 milyar dolar kısa vadeli yabancı sermayenin girdiğine dikkat çekti...

Bunun konjonktürel bir hareket mi, yoksa bir değişim başlangıcı mı olduğunu önümüzdeki aylarda göreceğiz. Ancak bir değişim başlasa bile bozulan eknomik dengelerin yeniden onarılmasının uzun ve zor bir süreç olacağı çok açık.

(Devam edecek)