Son yerel seçimlerden sonra “yumuşama” söylemi yoğunlaştı...
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmesi, ardından Erdoğan’ın CHP Genel Merkezine İade-i ziyarette bulunacağını açıklaması bu söylemin yoğunlaşmasının nedenlerinden biri...
Bu hava genelde olumlu karşılandı; bu da normal çünkü insanlar son yıllarda siyasi söylemlere egemen olan “kavgacı” üsluptan, hakaretamiz eleştirilerden bıktı, usandı.
***
Ancak, siyasi ortamda yumuşama öyle aile içi tartışma ve kavgalardan sonra yaşanan “yumuşamalara” benzemez...
Çünkü ailede yumuşama neticede ailenin “ortak bir yaşam birimi” olmasından kaynaklanır...
Siyasette ise rakip siyasi partilerin iktidarı ele geçirmek ya da elde tutmak için mücadele etmeleri esastır.
***
Elbette bunun yol ve yöntemleri değişir; kimi zaman bu iş “centilmence” bir atışma halini alır, kimi zaman ise komplolar ve iftiralar öne çıkar, hatta işin içine şiddet karışır...
Eğer “yumuşama” siyasi mücadeleyi centilmence yürütmek anlamında kullanılıyorsa ona kimsenin itirazı olmaz...
Ama sonuçta siyasette her zaman “tartışma” ve “rekabet” öne çıkar.
***
Tartışma ve rekabet de farklı biçimlerde yürütülebilir; nitekim bu farklılığı değişik ülkelerde görebiliyoruz...
Örneğin, “klasik demokrasinin” hüküm sürdüğü ülkelerde tartışmalar parlamento içinde çoğu zaman nezaket kuralları çerçevesinde cereyan eder ve rakibini bu yolla gözden düşüren ya da “yenen” siyasi parti ülkeyi yönetme hakkını kazanır; bir sonraki seçimde durum değiştiği zaman nöbet değişimi olur ve siyasi tartışma belirlenmiş kurallar çerçevesinde sürer gider...
Bazı ülkelerde ise iş “mahalle kavgasına” döner ve sonunda karakolda noktalanır.
***
Esas olan bu durumun nedenini anlamaktır...
Eğer bir ülkede işler yolunda gidiyorsa, yani o ülke gelişmiş bir ülkeyse, gelir dağılımı aşırı bozuk değilse, hukuki kurallar genel olarak yürürlükteyse siyasi ortam genel olarak “yumuşar”!..
Buna karşılık bir tarafta genellikle yasa dışı yöntemler kullanılarak sağlanan sınırsız kazançlar, diğer tarafta aşırı yoksulluk varsa, demokratik özgürlükler hayata geçirilemiyorsa, devletin kuralları iktidarı elinde bulunduranlara göre yorumlanıyor aksi takdirde yok sayılıyorsa, kurallara uyanlar “silik” diye aşağılanıyor, kaba kuvvet ise saygı görüyorsa, orada “yumuşama” ya lafta kalır ya da güçlü karşısında boyun eğmeyi anlatır.
***
Dışa bağımlı ülkelerde bu işler yalnızca ülke içi yaşama bakarak da anlaşılamaz...
Çünkü ülkeyi hegemonyası altında bulunduran ya da hegemonyası altına almak isteyen güçler içeride “barış” ve “yumuşama” istemez; iç düşmanlıkları körükler, “böl/yönet” kuralını uygular...
Böyle durumlarda esaret altında yaşamak istemeyen kesimler “sertleşmek” zorunda kalır. Bağımlılık yanlıları ya da dış güçlerin işbirlikçileri ise onları şiddet kullanarak yok etmeye çalışır. Eğer bunu başarırlarsa geride kalanlar belki sessizliğe boğulur, ama böyle bir ülkede gerçek bir yumuşama ve barış ortamı kurulamaz.
***
Yani siyasette yumuşama olup olmayacağı, büyük ölçüde o ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, toplumsal, siyasal koşullara bağlıdır...
“Yumuşama”, öyle siyasetçilerin “Hadi siyasi ortamı yumuşatalım!” demeleriyle gerçekleşemez. Ekonomik, toplumsal, siyasal çelişkiler keskinleşiyorsa siyaset tarzı da ister istemez sertleşmek zorunda kalır...
Böyle ülkelerde büyük siyasi çatışmalardan sonra ortalık sessizleşmişse bu ortamın yumuşadığı anlamına gelmez!
***
Bütün bu söylediklerimizi göz önüne alarak ülkemizdeki tabloya bir göz atalım...
Bunu yaptığımızda ülkemizdeki siyasi ortamın “çok partili demokrasi”ye geçişimizden başlayarak hiçbir zaman “yumuşamadığını”, çok partili yaşamın çoğu zaman kural dışı müdahalelerle kesintiye uğradığını, bu müdahalelerin kimi zaman en şiddetli yöntemleri kullanan askeri rejimlerin kurulmasıyla sonuçlandığını, bu rejimlerin kurulduğu dönemlerde siyasi tartışmaların yok olsa da toplumsal gerilimin büyüdüğünü görürüz...
O nedenle gerçek bir yumuşama istiyorsak, en başta dünyaya bakışımızı değiştirmek, ülkemizi bağımsız, demokratik, hukuk kurallarının tüm vatandaşlara eşit olarak uygulandığı, gelir dağılımının aşırı bozuk olmadığı bir ülke haline getirmek zorundayız.