Şüpheli bulduğumuz resmî olanları da dahil olmak üzere hangi istatistik verisini alırsak alalım, bütün göstergeler Türkiye için alarm veriyor. Eğitimden sağlığa, barınmadan güvenliğe, gelir dağılımından kültüre kadar her alanda rakamlar, negatif anlamda aşağı yönlü hareketlilik gösteriyor.

 
Türkiye, yakın tarihlere kadar genç nüfusu ile övünürdü. Çünkü gençlik gelecekti, dinamizm, üretkenlik, heyecan, taşı sıksa suyunu çıkaracak güç demekti. Ve bu özelliği, Türkiye’yi avantajlı hale getirirdi.

 
Ne yazık ki, iyice yaşlanan Avrupa karşısında sahip olduğu bu demografik fırsatı kaybettiği, son açıklanan TÜİK istatistikleri ile anlaşıldı ve daha önce görülmeyen kırılmalar ortaya çıktı.

 
TÜİK’in önceki gün açıkladığı 2022 yılı verilere göre sıfır-bir yaş arası bebek nüfus, son on yılın en düşük düzeyine indi. Bu yaş grubundaki nüfusun toplam nüfus içindeki payı 2014 yılında yüzde 1.65 iken şimdi 1.09’a geriledi. Bu dönemde çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı yüzde 26,4’ten yüzde 21,4’e gerilerken, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı ise yüzde 7,1’den yüzde 10,2’ye yükseldi. 2014 yılında 2,2 olan doğum oranı 1,6’ya düşmüş. 2000 yılında 24.8 olan ortanca yaş, 2022’de 33.5’e, 2023 yılında ise 34’e çıkıyor. Yani son 22 yılda 10 yaş birden yaşlanmışız.  


Çalışma çağı olarak tanımlanan 15-64 yaş grubundaki nüfusun 2007 yılında yüzde 66,5 olan oranı, 2023 yılında yüzde 68,3’e yükseliyor ancak, bu yaş diliminde de yakın bir zamanda düşüşler bekleniyor.

 
Pandemi ve depremin etkisi bu düşüşte etkili ancak bu iki faktör dışarıda tutulsa bile Türkiye’nin genç nüfusundaki düşüş eğilimi zaten var. Üstelik, AKP iktidarlarının çok çocuğu teşvik etme politikaları ve söylemlerine rağmen. Her ne kadar Erdoğan “en az üç çocuk” dese de, Türkiye’deki koşullar buna elvermiyor. İstenildiği kadar güzelleme yapılsın; çocuk çocuğun gerekliliği vurgulansın; ekonomik sıkıntılar, barınma sorunu, evlenmenin yüksek maliyeti, işsizlik gibi nedenler, çocuk sahibi olmayı zorlaştırıyor.

 
Yakın gelecekte, bu tablonun Türkiye’ye çıkaracağı çok ağır sorunlar olacak. Dinamizmini yitirmiş düşük teknolojili vasat bir ekonomi, eğitimsiz kitleler, sağlık hizmetlerinden mahrumiyet, çok düşük maaşlar, sefalet içinde yaşanan hayatlar, ev alamayan, kirasını ödeyemeyen, ısınamayan, beslenemeyen yığınlar… Hızlı yaşlanmanın getirdiği sosyal güvenlik sorunları ve bütün bunların ortaya çıkaracağı sosyal problemler, siyasal istikrarsızlıklar, çatışmalar…

 
Önümüzde devasa, herkesi alarma geçirmesi gereken vahim bir tablo var. Ne var ki, rant yaratmayı önceleyen, günlük siyasi çıkarlar uğruna sorunlara ciddiyetle eğilmeyip “mış” gibi yapan, bırakın 10-20 yılı, bir yılı bile planlamayan bir zihniyet hüküm sürüyor.  


Oysa gelecek o kadar uzak değil.

 
Bu gidişle Pakistan, Afganistan benzeri yoksulluk ve cahillik içinde debelenen bir ülke olmak da uzak değil.