Ülkece ikiye bölünmediğimiz hergangi bir konu olmadığını sanıyorsunuz değil mi? Oysa bence kesinlikle tek yürek olduğumuz bir konu var: vandalizm. Tarihi eserlere, sokaklarımıza bir bakın. Yere tükürenler, yere çöp atanlar, iki yeşillik görünce çakmak atanlar, tarihi eserlerin üzerine "Seni seviyorum Ayşe!!!!" yazanlar... 

Ülkemiz cennet diye övünmeye bayılırız. Hatta bu cümleyi yasaklasak bile genetik kodlarımıza işlediği için bir şekilde yine söyleriz, o kadar çok kullanıyoruz. Ülkemiz cennet ama ülkede yaşayanlar cennetten ne anlıyor tartışmalı. Ülkeyi kendi haline bıraksak gerçekten inanılmaz bir güzelliğe sahip, neresine giderseniz gidin çok güzel. Ama biraz bizim elimiz değdiğinde geçmiş olsun. İçinden geçmeden rahat bırakmıyoruz ne yazık ki...

Tarihi Kayışdağı Çeşmesi örneğin, restore edildi, birkaç saat sonra spreyle tekrar mahvedildi. İçinizde Sümela Manastırı'na gideniniz var mı? Boşa gitmeyin bence, ben inanılmaz hayal kırıklığına uğramıştım. Resimlerdeki yüzleri oymuşlar, yazılar yazmışlar...Kapadokya'daki çizimler peki? Aynı şekilde. Yahu biz niye zarar vermeden duramıyoruz?

Eğitim işte, burada eğitim şart! Eğitimin yanı sıra eserler, mahalleler mahvolmadan alınan önlemler şart. Belirli davranış kalıplarını benimsemek şart. Artık gerçekten propaganda afişine döndü ülkenin duyarlı kesimi. Yakında ellerinde pankartla: "Vatandaş, yerlere tükürme!" adlı bir yazı taşımasına ramak kalmış bir kesim var ülkede, var olsunlar. Bu ülke ayaktaysa sizin sayenizde, mücadeleye devam!

İşte taşına toprağına kurban olduğumuz ülkemizden kareler böyle. Biz böyle edebiyatını yapsak da sanki Türkiye dile gelse bizlere "Gölge etmeyin, başka ihsan istemez." diyecek gibime geliyor ama hayırlısı...