Takvimler 6 Şubat 2023’ü gösterdiğinde tüm Türkiye, o güne tarifi imkânsız acılarla başladı. Kahramanmaraş merkezli depremler 11 ili birden vurmuştu. Bu afet15 milyona yakın nüfusun yaşadığı Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya, Kilis, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye, Diyarbakır ve Elazığ’da büyük bir yıkıma ve can kaybına yol açtı.
Öylesine beklenmedik bir afetti ki bu; yapılan acil durum hazırlıkları ve planlamalar anlamsız kaldı. Normalde bir ilde deprem yaşandığında komşu ve yakın illerde yardım çalışmalarının organize edilmesine dayanan planlamalar,11 ili aynı anda etkileyen böyle bir afet karşısında da yetersizdi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketlerden birini yaşadığımız bu elim olayın ardından tam 2 yıl geçti. Aktif deprem kuşağında yer alan ülke topraklarımızın yüzde 92 si, nüfusumuzun yüzde 97 si, barajlarımızın yüzde 95’i, sanayi kuruluşlarının yüzde 97 si deprem riski taşıyan bölgelerin içinde yer almaktadır. Bu nedenle binalarda önceliğimiz estetik kaygılar değil, depreme karşı dayanıklılık olmalıdır. Bu afetin ardından artık doğayla birlikte yaşamayı öğrenmemiz, bunu öğrenirken de geçmişten ders çıkararak, bilgi ve tecrübelerimizle önlemler almamız gerekiyor.
Biliyoruz ki; depremler ve doğal afetler önlenemez. Ancak güvenli binalar yaparak etkisini en aza indirmek bizim elimizde. Kamu kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, Mühendis ve Mimarlar Odaları, teknik elemanlar, müteahhitler, denetim elemanları, şantiye şefleri, inşaat ustaları ve işçiler gibi yapı sektörünün içerisinde olan bireylere bu konuda çok büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Yıkılan veya büyük hasar gören binaların arasında mesken olarak kullanılanların dışında tarihi ve kültürel yapılar, okullar, idari binalar, hastaneler, oteller de yer alıyor.
Doğal afetler insan hayatında yıkıcı etkiler yaşanmasına neden olmaktadır. Etkisi çok büyük olan depremler ve doğal afetler binaların yıkılması, alt yapı ve üst yapı sistemlerinin çökmesi ve can kayıplarının olması ülkelerin sosyal, siyasal ve ekonomik yapısını derinden etkilemektedir. Ağır hasarlı binaların yıkımıyla birlikte bölgedeki yeniden yapılaşma da sürüyor. Ancak orta hasarlı binalarla ilgili süreç hâlâ devam ediyor. “Kırsaldaki birçok orta hasarlı binanın ruhsatsız olduğunu, ruhsatlandırılamayacağını da biliyoruz. Vatandaş bu nedenle yerel yönetimle karşı karşıya kaldı. Devlet ruhsatlandırılamayacağını bile bile bu yapılara orta hasar tespiti koydu ve yerel yönetimle de vatandaş karşı karşıya geldi.”
Orta hasarlı binaları ruhsatlandırmak da ayrı bir uzmanlık gerektiriyor. Yeterince yetkin mühendisimizin olup olmaması önemli bir konu. Evet mühendis var ama yerelde yok. Yeni mezun herkes güçlendirme çalışması yapabilecek yetkiye sahip. Ama bunun uygulaması da var. Projelendirmeden çok uygulamada profesyonel ekipler gerekiyor. Maalesef yerelde de bu kadar profesyonel yok.
"Asrın felaketi" olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen acılar ilk günkü tazeliğini koruyor. Şehirlerden hâlâ enkazın izleri silinemedi. En ufak bir sarsıntıda "İnsanlar o günü tekrar, tekrar yaşıyor."
Unutmadık! Çünkü unutmak depremin açtığı yaraları daha da derinleştirir. Dayanışma hepimizi daha da güçlendirir. Böyle bir acının bir daha yaşanmasını önlemek ise deprem ve diğer afetlere dirençli kentler inşa etmekten geçiyor. Ayrıca yeni nesillere afet bilincini kazandırmak da çok önemli. Depremin ardından yaşanan acılar gün gelecek hafifleyecek ama Türkiye bu tarihi ve saati hiçbir zaman unutmayacak: 6 Şubat 2023 saat 04.17...