Önceki yazımızda, Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşından bu yana bölgemizde oluşan en büyük savaş tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu, ABD ve Batı Avrupalı “müttefiklerimizin” halihazırda bölgedeki iki ülkeyi (Ukrayna ve İsrail) Rusya ve müttefiki Suriye’nin üzerine saldırttığını, Türkiye’yi de bu kervana katmaya çalıştığını söylemiş...

Ardından “Aslında FETÖ darbesi bastırılmasaydı hazırlanan planlara göre bu saldırının ilk hamlesi Türkiye tarafından yapılacaktı” iddiasında bulunmuştuk...

Bu iddiamızı da 2010 yılında, tam da Arap Baharı’nın başladığı bir dönemde “Gölge CIA” Stratfor’un beyin takımına mensup olan ve İsrail hükümetine danışmanlık yapan Prof. David Passig tarafından kaleme alınan “2050 The Future of The Middle East/ 2050 Ortadoğu’nun Geleceği” başlıklı bir kitapta dile getirilen tezlere  dayandırmıştık.

***

Tez deyip geçmeyin, “Stratfor” adlı kuruluşu da küçümsemeyin...

Tam adı “Strategic Forecasting Inc.” olan bu şirket George Friedman tarafından 1996'da kurulmuş özel stratejik istihbarat şirketidir ve CIA ile sıkı ilişkileri vardır...

Bu kuruluşun başkanlığını ve CEO’luğunu yapan George Friedman ise Wikipedia’da düzenli olarak silahlı hizmetlerdeki üst düzey komutanlara ve ayrıca Ağ Değerlendirmeleri Ofisi'ne (Office of Net Assessments), Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargahı Teknik Merkezi’ne, ABD Ordu Savaş Enstitüsü'ne, Ulusal Savunma Üniversitesi'ne ve RAND Corporation'a güvenlik ve millî savunma konularında bilgi veren önemli bir “stratejist” olarak tanıtılmaktadır.

***

Halen “Geopolitical Futures” adlı şirketin Kurucu Başkanı olan Friedman, geçtiğimiz günlerde New York’ta BM Genel Kurulu’nun hemen öncesinde toplanan “Dünya Liderleri Zirvesi’nde bir konuşma yaptı...

Konuşmasının ardından moderatör Seda Mızraklı Ferik'in sorularını yanıtlayan Friedman, Ukrayna ve Gazze’de süregelen savaşların yayılma eğilimi gösterdiği şu günlerde Türkiye’nin ancak ABD ile yakın iş birliği yoluyla gücünü artırabileceğini iddia etti...

Friedman’ın aklındaki olay, hiç kuşkusuz 2020 yılı sonlarında İsrail’in Ortadoğu’daki durumunu sağlama almak amacıyla ABD tarafından “kotarılan”, ancak Gazze saldırısının ardından fiilen askıya alınan “İbrahim Anlaşmaları”nın Türkiye’nin de katılımı ile yeniden canlandırılması ve bu yolla Türkiye ile İsrail arasında bir “köprü” kurulmasıydı.

***

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun yanı sıra Bahreyn Dışişleri Bakanı ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı tarafından da imzalanarak 15 Eylül 2020 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan “İbrahim Anlaşmaları Deklarasyonunda”; Ortadoğu’da barışı korumanın ve güçlendirmenin yolunun üç semavi dine dayanan kültürler arası diyaloğun teşvik edilmesinden geçtiği açıklanmış ve Arap dünyasında İsrail ile yakınlaşma hız kazanmıştı...

Deklarasyonun imzalanmasının hemen ardından ABD Hazine Bakanı Mnuchin Sudan’ı ziyaret ederek bu ülkenin Dünya Bankası'na olan borçlarını ödemesini ve yılda en az bir milyar dolar ekonomik yardım elde etmesini sağlayacak bir köprü kredisi anlaşmasını imzalamıştı. Mnuchin’in ziyareti sonrasında Sudan 14 Aralık’ta terörizme destek veren ülkeler listesinden çıkarılmış ve terörle ilgili kendisine yöneltilen suçlamalara karşı dokunulmazlık elde etmişti...

Fas’a verilen ödül ise BM tarafından aidiyeti tartışmalı olarak kabul edilen Batı Sahra topraklarının ABD tarafından Fas toprağı olarak kabul edilmesi olmuştu.

***

Aynı dönemde, 2018 Mayıs’ında ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması ardından İsrail’deki büyükelçisini geri çağıran ve HAMAS’ı koruması altına alan Türkiye’nin İsrail’e karşı takındığı sert tavır da değişmeye başlamıştı...

Bu çerçevede İsrail’in 19 Eylül 2022’deTürkiye’ye büyükelçi atamasının ardından Türkiye de İsrail’e büyükelçi atama kararı almış ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler yeniden canlanmıştı. 1923 Eylül ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve İsrail'in birçok alanda iş birliği yaptığına dikkat çekerek İsrail Başbakanı Netanyahu'nun yakın bir tarihte Türkiye'yi ziyaret edebileceğini söylemiş, "Ondan sonra da biz iade-i ziyaretimizi yapacağız." ifadesini kullanmıştı...

Gazze saldırısının ardından ilişkiler yeniden kopma noktasına gelince Friedman tekrar devreye girmiştir ve İsrail etrafında oluşan “tecrit zincirini” Türkiye’nin de yardımıyla kırmaya çalışmaktadır;Türkiye'nin, “jeopolitik konumunun getirdiği zorluklara rağmen” ABD ile güçlü bir iş birliğine giderek  küresel düzlemde daha etkin bir rol oynayabileceğini savunmakta, çeşitli vaatlerle Türkiye’nin BRICS’e girme çabalarını önlemeye uğraşmaktadır. Bu sağlanırsa, ABD’nin bundan sonra atacağı adım Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinin tamamen koparılması ve adım adım Ukrayna’daki savaşın içine çekilmesi olacaktır. Yazımızın başında sözünü ettiğimiz tuzak budur!

(Devam edecek)