Önceki yazımızda, yüzde 70’lere dayandırılan enflasyonun düşürülmesi ve bütçenin toparlanması ancak vergiler yoluyla yani mal teslim ile hizmet ifalarına uygulanacak KDV oranlarının artırılması, istisnaların kaldırılması, kurumlar vergisi oranlarında oynama yöntemi ile sağlanacağını anlatmıştık.

Başta vergi oranlarını kapsayan listelerde daraltmaya gidilmesi yöntemi ile KDV sisteminin iki oranlı yüzde 10 ve 20 şeklinde planlandığını, ayrıca ayakkabı tamircisi, terzi gibi emek-yoğun işlerde basit usul vergilemenin de kapsamının büyükşehir belediye sınırları içerisinde uygulamadan kaldırılmasının da beklendiğini belirtmiştik. Ürünlere yeni vergi kapsamına lüks ürün gruplarının da dahil edilebileceği üzerinde çalışıldığını anlatmıştık.

Neden önümüzdeki dönemde sıkılaştırma politikalarından çok, vergiler üzerinden bütçe dengesinin sağlanmasının tercih edileceğini anlatmaya devam edelim? Yani beceriksiz bütçe yönetiminin yarattığı türbülansın aşılmasında kullanılacak TAKSFLASYON sürecini anlatmaya devam edelimi!

Kurumlar vergisinde durum nedir?

Türkiye’de vergilerle oynamak artık en çok başvurulan yöntem oldu. Şirketlerin kazançlarından alınan kurumlar vergisi oranı 2017 yılına kadar yüzde 20 olarak belirlenmişti. 7061 sayılı Kanun düzenlemesi sonucunda KVK’ya eklenen Geçici 10’uncu madde ile 2018, 2019 ve 2020 hesap dönemi kurum kazançlarına uygulanacak olan KVK yüzde 20’den yüzde 22’ye yükseltildi.

Akabinde, 7394 sayılı Kanunla 5520 sayılı KVK’na eklenen Geçici 13’üncü madde ile 2021 ve 2022 yılları için KV oranı sırasıyla önce yüzde 25, sonra indirilip yüzde 23 olarak uygulanacağı hüküm altına alındı. Bunun yanı sıra; bankalar, 6361 sayılı Kanun kapsamındaki şirketler, elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketlerinin kazançlarına 2022 yılında uygulanacak olan kurumlar vergisi oranı ise yüzde 25 olarak belirlendi.

2023 yılının birinci ve ikinci geçici vergilendirme dönemlerinde KV oranı yüzde 20 olarak uygulanmış iken, bugüne kadar bütçe fazlası verecek uygulamaların hayata geçirilmemesi nedeniyle yaşanan ilk afette yeniden vergi artışı ile bütçenin düzeltilmesi taktiği yine devreye girdi. 6 Şubat 2023 yılında yaşanan deprem felaketinin bütçe üzerinde yarattığı olduğu baskı, vergi oranları yukarı doğru revize edildi. Tabi ki KV’de nasibine düşeni aldı. 7456 sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32’nci maddesinde değişiklik ile 2023 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kurum kazançları için uygulanacak olan kurumlar vergisi oranı yüzde 20’den yüzde 25’e çıkarıldı.

Diğer taraftan; bankalar, 6361 sayılı Kanun kapsamındaki şirketler, elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketlerinin kurum kazançları üzerinden alınacak olan KV oranı ise yüzde 30’a yükseltildi.

Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler, 2023 takvim yılında başlayan özel hesap dönemi ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edecekleri kurum kazançları üzerinden mükellefiyet türüne bağlı olarak yüzde 25 ya da yüzde 30 nispetinde kurumlar vergisine tabi olması kararlaştırıldı. Ancak, özel hesap dönemi 2022 takvim yılında başlayıp 2023 yılı içerisinde biten mükelleflerin tabi olacakları kurumlar vergisi oranları, 2022 takvim yılı için belirlenmiş olan ve mükellefiyet türüne göre değişen yüzde 23 ya da yüzde %25 olarak uygulanacak.

Tapuda rayiç bedel artık kaldırılmalı

Bütçe kazancına ciddi olumsuz etki yaradan alanlardan biri de gayrimenkul geliyor. Bu kapsamda özellikle ikinci el piyasasında ciddi vergi kayıpları var. Halk arasında belediye rayici denilen tutardan gayrimenkullerin alınıp satılmasından doğan ciddi bir zarar var. Gayrimenkuller tapuda gerçek satış bedelinden değil de bu bedele göre oldukça düşük belediye rayici bedelinden alım satıma konu ediliyor. Bu da tapu harcı başta olmak üzere, gelir vergisi, kurumlar vergisi, KDV ve tapu harcı kaybına neden oluyor.

Gayrimenkul sektörünün derdi, tapu harcı oranlarında indirim. Böylece tapuda gerçek satış bedeli üzerinden işlem yapılmasını ancak, tapu harcı oranlarının indirilmesi isteniliyor. Maliye gayrimenkul satışlarında ortaya çıkan gelir vergisi, kurumlar vergisi ve KDV kaybını telafi edebilir.

Bir diğer vergi konusu da daha önce kamuoyuna yansıyan birden fazla konutu olan kişilerden emlak vergisinin farklı oranlarda alınmasına ilişkin düzenlemenin de gündeme getirilebileceği dile getiriliyor. Konut ve iş yeri kiralamalarındaki vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi için, bu sözleşmelerin e-devlet üzerinden yapılmasına ilişkin düzenlemenin de yasalaşması bekleniyor.

Şimdi bütün bu anlattıklarımdan sonra yukarıda sorduğumuz sıkılaştırma politikaları sertleştirilir mi? Sorusuna bu kapsamda bakılmasında fayda var.