Çoğu insanda görülen bir şişinme alışkanlığıdır;

Kendini uyanık sayma…

Yeri geldiğinde ‘’Öyle palavralara karnımız tok’’ demelerinin nedeni de budur aslında.

‘’Külyutmaz’’ kategorisindeki yerlerinin sağlam olduğu yaygın kanıdır.

Peyki gerçek durum böyle midir?

Hayır. Değildir maalesef…

Aksi durum söz konusu olsa, siyaset meydanları dolup taşar mıydı?…

Aslında ‘’tok’’ değillerdir, doymak bilmezler.

Kürsüdeki atsın, sen ye…

Sonra da ‘’karnımız tok palavralara’’ diye ‘’uyanık seçmen’’ havalarına gir…

Yahu, bir deri bir kemik kalmışsın, miden sırtına yapışma noktasına gelmiş, sen hala kürsüdeki muhteremin ‘’üfürmelerine’’ alkış tutuyorsun.

Belli ki beyinler de midelere ayak uydurmaya başlamış.

‘’Yok’’ gibidir ama ‘’var’’ sanılır…

Bilmez ki, bugünkü sefil görünümünün, çektiği sıkıntıların nedeni o var saydığı beynin olmayışından ya da kıtlığından ötürü…

Sudaki şaşkın balık misali zoka yemek kaderidir…

İstediği kadar çırpınsın, debelensin boşunadır…

Zokayla beslendikçe boş midesi, kurtuluş yoktur…

Sonrası mı?

Sonrası oltayı elinde tutanın sofrasındaki yerdir…

Yeşillerle süslenmiş koca bir tabak…

Her şey usule uygun…

Solda bıçak, sağda çatal…

Her lokmada kadehler senin için kalkar:

Hadi bakalım

Saflığa, salaklığa…