CHP'de Tüzük Kurultayı sürecinin Sivas Kongresi’nin yapıldığı gün olan 4 Eylül’de Sivas’ta başlatılması ve Sivas Kongresi’nin CHP’yi doğuran sürecin başlangıcı olarak ilan edilmesi hiç kuşkusuz partinin tarihsel kökenlerinin ve ana cizgisinin belirlenmesi açısından anlamlı bir hareketti...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Sivas’ta yaptığı konuşmada manda ve himayenin kesin bir dille reddedilmesini övmesi de dikkat çekiciydi...

Özel’in konuşmasını dinleyenler Sivas Kongresinde ABD mandasını savunan sözde aydınlara karşı 19 yaşındaki Tıbbiyeli Hikmet’in (Boran) ayağa fırlayıp, “Paşam, temsilcisi bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya bağımsızlık davamızı başarma yolundaki çalışmaya katılmak için gönderdiler, mandayı kabul edemeyiz” diye haykırışını, Mustafa Kemal Paşa’nın da ”Evlat, için rahat olsun! Gençlikle gurur duyuyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak da mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya bağımsızlık ya ölüm!” cevabını hatırlamış, mutlu olmuşlardı.

***

 Özel, daha sonra CHP’nin tarihsel kökenlerinin hatırlatarak, yeni parti programında “kamuculuk” anlayışının hakim kılınacağını söyledi...

Bu sözler, her fırsatta “Mustafa Kemal’in askerleri” olduklarını haykıran ama iç rahatlığıyla oy verecek bir parti bulamayan insanlara umut verdi...

Kılıçdaroğlu döneminde partinin “kabuk değiştirerek” liberalleşmesini çaresizlikle izleyenler, “değişim” sloganıyla partinin başına geçen Özel döneminde neo-liberal politikaların yok ettiği kamu işletmelerinin canlandırılacağını, ülkemizin bağımsızlığını engelleyen AB ve NATO gibi zincirlerin kırılmasını amaçlayan bir kampanyanın başlatılacağını düşünüp sevindiler.

***

Ama hemen ardından Özel, şu sözlerle insanları hayal aleminden çıkarıp gerçeklere döndürdü:

“(Hedefimiz) 10 kat fazla alım gücü. Ne sayede? Avrupa Birliği sayesinde. Oraya giren, o hedefe ulaşıyor. Bunlar bıraktılar, yönü başka tarafa çevirdiler. Bizim istikametimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği taraftır. Çok basit, yönü o tarafa çeviriyoruz, Selanik'e, Paşa'ya selamı çakıyoruz, Avrupa Birliği'ne giriyoruz. Bu milletin yüzünü güldürüyoruz. Başka yolu yok!"

***

Onca “ateşli” Kemalist söylevin ardından gelen bu sözleri duyanlar neye uğradıklarını şaşırdılar...

Meğer Özel o sözleri “Atatürk’e selamı “çaktıktan” sonra Selanik üzerinden Türkiye’yi 60 yıldır kapısına bağlayıp elini kolunu bağlayan, henüz “Ortak Pazar” olduğu dönemde bile milleti “Onlar ortak biz pazar” diye feryat ettiren, üyeliğe almadığı ülkeyi gümrük birliğine sokup soyup soğana çeviren, AKP’li Binali Yıldırım’a bile başbakanlığı döneminde “Gümrük Birliği'nde maalesef bize madik attılar, mal ve hizmetler serbest olacaktı üstüne yattılar" dedirten Avrupa Birliği’ne “yağ çekmek” için söylemiş!..

Meğer o da vaktiyle ülkenin kapılarını ABD’ye açıp Kore’ye asker gönderince “küçük Amerika” olacağımızı hayal edenlerden, uyduruktan üyelik sözlerine kapılıp Kızılay meydanında havai fişek patlatanlardan biriymiş!

***

Özel, AKP’yi bile bıktıran 60 yıllık bayatlamış bir hikayeyi anlatarak toplumun desteğini kazanacağını düşünüyorsa aldanıyor...

Avrupa Birliği, Lozan’da Türkiye’yi parçalamak için son ana kadar elinden geleni yapan, başaramayınca da “Yarın kredi almak için önümüze geldiğinizde bu reddedilen önerileri tek tek önünüze koyacağız” diyen emperyalist devletler tarafından oluşturulmuş bir ittifak örgütüdür...

Bu topluluk, elinden gelse Kıbrıs’ta yaşayan Türkleri bir avuç suda boğacak olanların yönettiği “Kıbrıs Rum devletini” 2004 yılında tüm adanın tek temsilcisi olarak Avrupa Birliği’ne almış, Türkiye’yi ise çeşitli vaatlerle aldatarak 60 yıldır kapısında zincire bağlamış ve sömürmüştür!

***

Bu topluluk, halen “demokrasi” adına ABD ile birlikte başta FETÖ olmak üzere Türkiye’nin başına bela olan ne kadar bölücü, dinci, mezhepçi örgüt varsa hepsinin hamiliğini yapmakta, Ukrayna’da neo-faşist güçleri silahlandırarak savaşa teşvik etmekte, Rusya’ya karşı uzun menzilli füzeler kullanarak küresel bir savaşı tetiklemeye çalışmakta, Afrika’da sömürgecilik peşinde koşmakta, soykırımcı İsrail’in yayılmacı politikasını desteklemekte, siyonist-faşist ideolojiyi eleştiren kim varsa ya ağzını kapatıp içeri atmakta ya da kapı dışarı etmektedir...

Bu topluluk, yıllarca “çiftçi oranını yüzde beşe düşürmeden topluluğa üye olamazsınız!” diyerek ülkeyi yöneten hükümetleri kandırmış, tarım sektörünü dumura uğratmış, ülkeyi buğday ithal etmek zorunda bırakmış ve gıda enflasyonu denen belayı başımıza musallat etmiştir.

***

İnsan merak ediyor: Özel acaba AB’yi yöneten emperyalist politikacıların bizi refaha çıkarmak için cennetten dünyaya inmiş melekler olduğunu mu düşünüyor?..

Yoksa, iktidara gelmenin yolunun AB ve onun patronu ABD’nin desteği olmadan mümkün olamayacağını düşünerek birilerine selam mı “çakıyor”!..

Lafı dolaştırmadan konuşsa da öğrensek!