Çağın önemli ozanlarından Mahzuni Şerif’in dediği gibi “yoksulun sırtından doyan doyana” bir düzen işliyor. Emek sömürüsü had safhada... Daha çok çalışma var ama ücretler giderek düşüyor. Yetkisi, gücü olan, piyasada tekel oluşturan kendi imkan ve potansiyeli ölçüsünde milyonlarca insanın iliğini kemiğini sömürüyor.

GSM operatörleri de bir telefon şebekesi gibi değil soygun şebekesi gibi çalışıyor. Eskiden eşkiyalar yol kesip, haraç toplardı; şimdikiler medenî (!) sınıfından olduğu için soygunu fatura yollayarak yapıyorlar.

Geçen yıl, telefon faturamı az biraz da olsa düşürebilmek için operatör değişikliğine gittim. Güya bir operatörden diğerine geçerek üç beş kuruş kazançlı çıkmayı umdum. Anamdan emdiğim süt burnumdan geldi derler ya, öyle oldu. Astarı yüzünden pahalıya geldi ve eski operatöre geri döndüm. Çünkü, GSM operatörlerinde hile çok. Yeni müşteriye 200 liraya sunulan bir paketi mevcut müşteriye 600 liraya veriyorlar. Ancak bir süre sonra iki operatör arasında hiçbir fiyat farkı kalmıyor neredeyse. Yanıltıcı kampanyalar, pakete dahil olan ama aslında hiç kullanılmayan hizmetlerin tüketici tarafından bilinmemesi- bilmemiz de gerekmiyor zaten- ve bunun karşılığında ücret alınması sıkça karşılaştığımız durumlar.

Tüketiciler, her yıl operatör değişikliği yapmaktan başı dönüyor. Bir operatörden diğerine gidip geliyor ama bu soygun şebekesinden kurtuluş yolu yok...

Sosyal medyada kopan kıyametlere göre operatörler yüzde 300-400 arasında zam yapmışlar tarifelere... Ahalinin feveran halinde paylaştığı rakamlar tam anlamıyla dudak uçuklatıcı cinsten. Faturası 300 lira civarında olan tüketici taahhüdünü yenilediğinde 500 liranın üzerinde bir bedeli kabul etmek durumunda kalıyor. Üstelik, verilen hizmetlerin kalitesi de tartışılır. Çünkü bu kadar yüksek ücretler ödendiği halde interneti bu kadar berbat bir ülke azdır. Nitekim, Speedtest by Ookla raporuna göre Türkiye, mobil internet hızında dünyada 58. sırada, sabit internet hızında ise 160 ülke arasında 106. sırada yer alıyor.

GSM operatörleri güya birbiriyle rekabet eder havasındalar ama birinin diğerinden farkının olmadığını ve piyasada bir kartel oluşturduklarını söylemek mümkün. Ve bu kartel olma durumunu tam bir fırsatçı anlayışla zenginliğe dönüştürüyorlar. Türk Telekom’un bu yılın ilk yarısındaki net karı 2.5 milyar dolar; Turkcell'in net kârı ise 5,7 milyar lira. Bu iki şirket, Türkiye Varlık Fonu bünyesinde bulunan şirketler arasında.

Turkcell, Türk Telekom veya Vodafone fark etmiyor; hepsi bu zamları yaparken çok keyfi davranıyorlar ve bu fiyat artışlarını denetleyen yok. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun güya sorumluluğu var ama fahiş fiyat uygulamaları hakkında ne yaptığını bilmiyoruz.

Oysa bize ne demişlerdi? Özel şirketler arasındaki rekabetin tüketicinin lehinde olacağını, en iyi hizmetin daha ucuza alınacağını iddia etmişlerdi. Ayrıca, bağımsız kurullar övgüsü yapılıyordu. 2000 yılında kurulan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu da telekomünikasyon sektörünün rekabete açılması sonrasında düzenleme ve denetleme görevini yerine getirecekti.

Tıpkı, eğitim, sağlığın özelleştirilmesi bu hizmetlerde iddia edilen rekabeti sağlamadığı, parası olmayanın bu hizmetlere erişimini zorlaştırdığı gibi telekomünikasyon sektöründe de aynısı yaşandı. PTT de özelleştirildi ve telekomünikasyon sektörü küresel sermayeye açıldı. Kamucu anlayışla herkesin kolayca erişmesi gereken bir hizmet, oluşan karteller nedeniyle soygun ağına dönüştü.

Sonuç ortada. Halk, yoksullukta dibin dibini görüyor; şirketler zenginliklerine zenginlik katıyorlar