Yaz başından beri dikkatimi çekiyor. Alışveriş yaptığım manavda uzun süre beklediği için sebze ve meyveleri tezgahta hep pörsümüş bir durumda buluyorum. Taze ürüne çok nadiren rastladığımı söyleyebilirim. Önceleri ürünlerin tezgaha yeni konulduğu günlerde gitmediğimi düşündüm ama doğru değildi. Fiyatlar çok yüksek seyrettiğinden, tüketicinin de satın alma gücü yerlerde süründüğünden gıda ürünlerini temin etmek zorlaştığı için meyve sebze tezgahta kalıyordu ve market sahibi mevcutlar satılıncaya kadar yenisini getirmiyordu. Nitekim, Ankara’da üç harfli marketlerin bazıları fiyatı 100 liranın üzerinde bulunan fasulyeyi tezgaha koymuyor bile…
Hepimiz, adeta kuyumcu tezgahlarına dönmüş manav reyonlarının önünden geçerken elmaya, patatese, soğana, domatese iç çekerek bakarken, kendimizi ciğere bakan kedi gibi hissediyoruz.
Oysa Türkiye’nin pek çok yerinde kamyonlar dolusu meyve-sebze dökülüyor. Aydın’da pazara getirdiği karpuzu satamayan çiftçi, tepkisini ürününü yola dökerek gösteriyor. Manisa’da, İzmir’de, Afyonkarahisar’da, Bursa’da, Çanakkale’de ürünler tarlada kalıyor; çünkü üretici emeğinin karşılığını alamıyor. Manav tezgahında 20-30 liradan satılan domates, tarlada 5 liraya alıcı bulamıyor.
Çiftçiler tepkilerini hasada hiç girmeyerek veya çöpe dökerek gösteriyor ama bu tepkilerin hepsi kendi yerelinde hapsolur ve kamuoyunda ana akım medyada yeralmadığı için de etkisi düşük kalıyor.
Türkiye, bir acayip ülke oldu; yaşadıklarımız akılla izah edilecek gibi değil. Dünyanın çok az ülkesinde aynı anda bu kadar çeşidi üreten iklim ve topraklara sahip olduğu halde sefalet içinde yüzüyoruz. Alıcı da satıcı da memnun değil, mutsuz, kaygılı. Memnuniyetsizlik öyle bir noktaya vardı ki, AKP’li merhum Burhan Kuzu’nun danışmanlığını yapan çiftçi bile isyan etmiş. Diyor ki, “Sayın Cumhurbaşkanım bizim sizi sevdiğimiz kadar keşke siz de bizi sevseydiniz de üreten, alın teri döken çiftçi bu hale gelmezdi. Türkiye, kara para aklayanların, vergi kaçıranların cenneti olmuş durumda. Üretici, çiftçi, hayvancı perişan olmuş durumda”.
Muhaliflerin feryadına aldırış etmeyen AKP yönetimi belki bu tepkileri dikkate alır diyeceğim ama umudum yok.
Bugün dünü arıyoruz, yarın da bugünü arayacağız gibi…
Dört bir tarafta hep negatif haberler geliyor ve üstelik yakın zamanda düzeleceğine dair hiçbir işaret bulunmuyor. Önce inşaat sektörü çöktü, ardından sanayi… Yaz dönemlerinde turizm hareketliliğinden kaynaklı dövizle teselli bulduğumuz yıllar da geride kaldı; çünkü turizm sektörü perperişan, öyle ki oteller birer birer konkordato talep ediyor…Dünyanın en pahalı ülkesi haline geldiğimizden yerli turist yurtdışında tatili daha cazip buluyor, yabancılar ise seyahat programlarından Türkiye’yi tamamen çıkardı.
Tekstilden gıdaya hemen her sektörde peşpeşe gelen iflas haberleri, konkordato talepleri, bugünleri dahi arayacağımız günlerin pek yakında olduğuna işaret. Doğalgaz ve elektriğe gelen yüzde 38’lik zam ise kış değil, karakışta kalacağımızın haberini veriyor.
Milletçe ölmüşüz de ağlayanımız yok.