Memleketin üzerine çöken o kapkara bulut hala orada öylece duruyor iken bir kuşak da birer birer hayata veda ediyor. 2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan Madımak katliamında otelden sağ çıkanlar da, yakınlarını bu yangında kaybedenler de yıllarca yaşadıkları büyük acılarını, derin suskunluklarını, yanıt bulamamış sorularını, öfkelerini alıp geride kalanların asla bilemeyeceği sonsuzluk alemine göçüp gidiyorlar.

 Şu son iki- üç yılda “sessiz gemi“ye binip gidenler arttı. 2023 yılında Madımak’ta katledilen Nurcan Şahin’in babası Mahmut Şahin aramızdan ayrıldı; yıllarca Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nde yöneticilik yapan Alevilik konusunda önemli eserlere imza atan İlhan Cem Erseven hakka yürüdü. 2024 yılında ise önce iki kızını kaybeden Yeter Sivri anamızla; hemen ardından Gülsün Karababa’nın acıdan kahrolan annesi Sultan Karababa ile vedalaştık.

Aynı şekilde Madımak Otelinde katledilen canlarımızdan Gülsün Karababa’nın dayısı, Handan Metin’in ise amcası olan şiirleriyle Aleviliğin evrenselliğe açılan kapısını aralayan, yaşayan aşıklık geleneğinin en güçlü icracılarından ve Hüseyin Abdal Ocağı dedelerinden Hüseyin Gazi Metin’i, geçen yılın Aralık ayında uğurladık. Hüseyin Gazi Metin’den bir hafta sonra ise ozan olan eşi Nesimi Çimen’i kaybettiği Madımak Oteli’nden ağır yanıklar alarak çıkan Makbule Çimen, bu dünyadan göçtü.

Birkaç gün önce de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin ve Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı’nın kurucu genel başkanı Murtaza Demir, aramızdan ayrıldı.

 Murtaza Demir, 1990’larda başlayan ve Alevi uyanışı olarak tanımlanan sürecin en önemli aktörlerinden biriydi. Hatta öncesi de vardır. Çünkü;  Yıldızeli’nin Banaz köyündeki Pir Sultan Abdal anıtının yapılması konusunda daha 1970’li yıllarda ilk girişimlerde bulunan kişidir.
Alevilerin eşit yurttaşlık mücadelesinde lokomotif rolü üstlenen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ni arkadaşlarıyla beraber kurarak toplumsal bir muhalefeti örgütleyen ilk kişiler arasındaydı. Bu dernek, Alevi hak mücadelesini toplumsallaştıran boyutuyla demokratik Alevi hareketinin inşasında ve kitleselleşmesinde tarihe geçen bir role sahiptir. Pir Sultan Abdal’ın direnişçi ruhundan beslendiği için de Alevi hareketi içerisinde politik çizgisiyle aykırı konumunu korumayı önemsemiştir hep. Pir Sultan Abdal Derneği, Demokratik Alevi hareketi içindeki en güçlü ekollerden birini temsil eder ki, bu temsiliyetin öncü mimarlarından birinin Murtaza Demir olduğu inkâr edilemez.

 Ama ömrünün neredeyse yarım asırlık bölümünde verdiği eşit yurttaşlık mücadelesinde Murtaza Demir’i tartışmaların odağına yerleştiren olay 1993 yılında yaşanan Madımak katliamı sırasında genel başkanlık görevinde bulunuyor olmasıdır. Kendisi de otelden sağ çıkanlar arasındadır. Ne var ki, bazı kesimler ve aileler tarafından suçlanmış, daha önce Banaz’da yapılan etkinliklerin Sivas merkeze kaydırılmasındaki rolü sorgulanmış, diğer bazı yöneticilerle birlikte olayları öngörememekle eleştirilmiş ve ağır ithamlara maruz kalmıştır.
O ise Pir Sultan Abdal şenliklerinin neden Sivas’a alındığını yıllar sonra yazdığı Ateş-i Aşk kitabında şöyle ifade edecektir:

“Görücüye çıkıyor gibiydik.  (…) Anadolu kırsalında kırıla kırıla, öle kala bugünlere gelmiştik. Ölümlerden kaçan, kurtulan ve geriye kalanlar olarak susturulmuş, özlemleri bastırılmış bir inancın, geleneğin ardıllarıydık. İnsan yerine konulmuyorduk; ne olduğumuz bilinmiyordub Başımızı her kaldırdığımızda bize vuran “mum söndü” gibi iftiralarla çoğaltılan Alevi karşıtlığına yatırım yapan, tahkim eden ve iktidar olan zihniyet, bizlere hayat hakkı tanımıyordu. (…) Aradan yıllar geçmiş, zalim Osmanlı gitmiş, Alevi Bektaşilere de yurttaşlık, kentlilik ve eğitim hakkı tanıyan Cumhuriyet yönetimi gelmişti. Kentliydik, artık okumuş, iş meslek sahibi olmuştuk. Farklıydık ama farklılığımızı alenileştiremiyor, insan onuruna yakışır biçimde davranamıyor, yaşayamıyorduk. Böyle yaşamaya mahkum edilmek, buna zorlanmak ağırımıza gidiyordu. Alevi Bektaşi gerçeği yok farz ediliyordu. Bu yüzden iftira üstüne iftirayla karşılaşıyorduk; bu iftiraları deşifre edecektik. Nihayetinde dost kervanı, bu düşünceler içinde Ankara’dan Sivas’a doğru yola koyuldu”

Yola koyulan canlardan 33’ünü yangında kaybettik, geri dönenler ise 8 saat süren bir vahşeti sürekli hatırlayarak yaşadılar ve Madımak’ı yakan karanlığın aydınlatılması mücadelesinden hiç vazgeçmediler. Murtaza Demir de tüm aileler ve demokratik kamuoyu ile birlikte adalet arayışını bırakmayanlardandı.

 Bugün olmuş; gerçek suçluların adaletin karşısına çıkarılıp çıkarılmadığı sorusu hala sorulur.
İşin doğrusu, bir davanın daha divana kaldığıdır.