Suriye’deki Baas rejiminin düşürülmesini Türkiye içinde bir büyük zafere dönüştüren siyasal İslamcılar, zafer sarhoşluklarından olsa gerek absürt gibi görünen ancak arkasında birtakım hesapların yattığı aşikar olan şeytanlaştırma çabalarına giriştiler. Baas rejimi ile hem Suriye’deki hem de Türkiye’deki Alevileri özdeşleştirerek “Siyasal Aleviciler” diye deli saçması bir laf ürettiler.  

Tek bir merkezden koordine edildikleri belli olan bu güruh, son 4-5 gündür sosyal medyayı adeta işgal etti ve sürekli biçimde her yere bu ifadeyi yazar oldu. Anlaşıldığı kadarıyla Şam’ın düşmesinin hemen ardından devreye giriyor bu organizasyon. Çünkü, trol bir hesap “şimdi Siyasal Aleviciler diye yazmaya başlıyoruz” talimatı veriyor ve bu mesaj hızla yayılıyor. Sadece adı sanı bilinmeyen hesaplar değil, kamuoyunun yakından bildiği isimler de dahil oldu bu şeytanlaştırma operasyonlarına. Hacı hoca takımı, ismi bilindik öğretmenler, akademisyenler, gazeteciler adeta birbiriyle yarıştı bu kavramı kullanmak için. Örneğin biri “Siyasal Alevilik kavramını kasten markalaştırıyorum, kullanın” diye yazdı.

AK Parti MKYK üyesi Mücahit Birinci ise Yavuz Sultan Selim görseli paylaşarak “Yavuz gider yeni bir Yavuz gelir” ifadesini kullandı. “Bize yeni bir Yavuz gerek” minvalindeki yazıların haddi hesabı yok aslında.


Bu, Alevilerin kolektif hafızasında “Alevi kırımcısı” şeklinde yer etmiş Yavuz Sultan Selim üzerinden yapılmış bir tehdit. Öyle hastalıklı bir zihin ile karşı karşıyayız ki, kimi paylaşımlarda görüldüğü üzere Suriye’de Esad rejiminin düşmesini 1514 yılında Çaldıran Ovası’nda gerçekleşen ve Şah İsmail Hatayi’nin yenilgisiyle sonuçlanan Safevi- Osmanlı  savaşı ile aynılaştırılıyor. Örneğin, biri “Bir Çaldıran Zaferi daha bir Yavuz’a nasip oldu” diye yazıyor.  Bir başkası ise durup dururken ne ilgisi varsa Yavuz’un Şah İsmail’e yazdığı mektupları sıralıyor.

 Şöyle bir algı oluşmuş Siyasal İslamcı ve muhafazakar kamuoyunda…

Yavuz Sultan Selim’in günümüzde vücut bulmuş hali Cumhurbaşkanı Erdoğan; Şah İsmail ise Beşar Esad. Ve Yavuz bir kez daha galebe çaldı Suriye’deki rejim değişikliği ile… Günümüzün Çaldıran’ı ise Suriye… 

Erdoğan’ın kendisini Yavuz Sultan Selim’in, Abdülhamit’in yerine koyduğu malum. Çünkü rol model olarak kendisine bu iki şahsiyeti alıyor. Zaten, İstanbul’da yapılan üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesi bile Türkiye’de 500 yıl öncesinin atmosferinin yaşatıldığının bir işareti değil mi?

 Aynı gerici bakış açısıyla Aleviler, bir iç hasım, tehdit ve tehlike olarak algılatılıp, dinin fitnecileri sayılarak hedef haline getiriliyor.

Bize sundukları izlekten Alevilere yönelik bir kıyım olacağı sonucu çıkıyor bu durumda. Hiç tevil etmeye gerek yoktur; açık açık “katledileceksiniz” deniliyor. Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta “Allahü Ekber” “Allah için savaşa” denilerek harekete geçirilen milliyetçi-dinci kamuoyuna yeniden seferberlik kağıdı çıkarılıyor sanki. 

Ekonomik ve sosyal adaletsizliğin had safhaya ulaştığı, açlık ve sefaletin kol gezdiği bir ülkede toplumu kutuplaştırma, Alevileri şeytanlaştırma yoluyla yeni bir düşman yaratılıyor. Halkın mide gurultuları, “Allahü ekber” sloganlarıyla bastırılmaya çalışılırken bir mezhep çatışmasından medet umuluyor.

 İşin acı ve ürpertici tarafı, bu ayrıştırıcı, halkı kin ve öfkeye sürükleyen, tahrik eden dilin sahiplerine karşı devletin seyirci kalmasıdır. En ufak bir eleştiri yapanı sabaha karşı derdest eden, dil sürçmelerine karşı hemen harekete geçen devlet, toplumun bir kesimine parmak sallayan, silah gösteren, Alevileri aleni biçimde tehdit eden kötülük organizatörlerine karşı çok hoşgörülü davranıyor.

 Yeni bir yıla giriyoruz. Umuyor ve diliyorum ki, 2024 yılını aramayız.