2024’ü de bu gece yarısı eskitmiş, 2025’e geçmiş olacağız…Ülkenin gazete sayfalarında ayan beyan okunan ekonomik, sosyal ve siyasal sıkıntılara inat; bu
yeni yıl yazısı umut verici olmalı dedim.
Büyük şair Nazım Hikmet’in de dediği gibi:“Büyük insanlığın toprağında gölge yok/sokağında fener / penceresinde cam. ama umudu var büyük insanlığın/umutsuz yaşanmıyor.”…
İçinden geçtiğimiz zamanın da duygusu bu. Yarınlarda geçmişle değerlendireceğiz geleceği. Hele ki umutsuzluk uçurumunun yanı başında olduğumuz günümüz dünyasında…
Özgürlüklerin olduğu bir ülke hayalimizle, geçim kaygısı altında ezilmeden, insan olma onurumuz zedelemeden bir yaşam istemek arzumuz hep yenidir...
Varsın acılar taze olsun, çözümsüzlükler alabildiğine derin görünsün; yine de yeni yılın ilk günlerinde, sayfamın bir köşesine, umutlu, şevkli, hayata, insana dair güzel şeyler yazmayı başararak iyi bir yıl olsun dileğimi sunuyorum.
Şöyle Filyos Çayı üzerine aksi vuran şıkır şıkır bir Zonguldak günü; iç açıcı bir ışık gibi yok yok...Son zamanlardaki gibi üzerine kara bulutların çöktüğü, isli puslu Devrek akşamlarına benzememeli.Soluksuz bırakmamalı insanları. Göğüslerinin üstüne sıkıntı gibi çöreklenmemeli yaşam…
Ömrümüzden bir yıl daha eksiliyor...
2024 yeni yıldı;artık, geçen yıl oluyor.2025,yeni yıl olacaksa; dileklerimizin gerçekleştiği,umutlarımızın güreldiği,dostlukların içten, günlerimizin güzelleştiği bir yoğunlukta olmalı ve yaşamımız değişmeli diye düşünüyorum...
Siyasi liderlerin kavgası bıkkınlık ve usanç veriyor kitlelere.Kadın cinayetleri hız kesmedi.Cinsel istismar olayları artıyor ama bitmiyor. Ötekileştirme, ayrıştırma tam gaz gündemde .İsrafı önlenmek şöyle dursun, daha da müsrif bir yolda devam ediliyor.
Yaşamı değiştirmek bizim elimizde. Ama kendimiz gibi yaşamak yerine başkalarına bakarak ve başkaları gibi yaşayarak yapamayız bunu. Bu yüzden yeni yıllar gelip geçiyor; rakamlar değişiyor, biz bir türlü değişemiyoruz ve yılları suçluyoruz. Oysa asıl suç bizde...
Her yeni yıla,umutla giriyoruz.Ne var ki, umutlarımızı gerçekleştirecek işler yapmıyoruz; yapamıyoruz.Çok nedeni var bunun.Sorumluluk yüklenmekten kaçınıyoruz mesela.Ama başarısızlıkların sorumluluğunu, kolaylıkla başkalarına yüklemekten de çekinmiyoruz...
Sorunlara bireysel yaklaşımlarla çözüm arıyor; ortak yaşamanın güzelliklerine sırt çeviriyoruz; toplumculuğu ıskalamaktan kaygı duymuyoruz. Zamanı hovardaca harcıyor; örnek olmaktan çok kötü örnekleri hemen benimseyip bunu, yaşam biçimine dönüştürüyoruz...
Ülke,ulus ve devlet olarak 2024'de yaşadığımız çirkinlikler, geleceğimizi karartacak boyutlardaydı. Dahası, yönetenlerimiz, bizim umutlu, güçlü ve güvenli olmamız için yeni bir ışık yakacağa da benzemiyor. Toplum bir defa bazı şeyleri olağan karşılamaya alıştırıldı mı artık bunların nedenini,niçinini araştıramaz hale gelir ki; en tehlikelisi de ne yazık ki budur…
Yeni bir yıl istiyorum; bencillikten,çıkarcılıktan,nemelazımcılıktan kurtulabilelim, diye.Yeni bir yıl istiyorum; birbirimizi ayrımsız sevelim, sayalım; birbirimize bağlanalım, erdemli, soylu, coşkulu bir yaşama el ve gönül verelim, diyerek...
Yeni bir yıl istiyorum; sabahın ilk ışıklarıyla yüzlerden gülümseyişlerin yansıdığı;sokaklarda merhabaların yankılandığı, anaların ağlamadığı, çocukların öksüz ve yetim kalmadığı...
Sorarlarsa "Nasılsın diye?". "Valla bildiğin gibi..." Yeni yılın, 2025’in, gerçekten yeni olabileceğini umut etmek istiyorum. Vadetmek de isterdim, burçlara inansam.Olsun, umuda inanıyorum.Umutlar yeni bir yıl için…